Kasım ortasından beri ne yaşıyoruz? Ben hâlâ inanamıyorum. Film izler gibiyim.
Beni tanıyanlar bilirler dayılarıma düşkünlüğümü, son senelerde yaşananları. Dört dayım var, dördü de annemden küçük. Bir dayım ne yazık ki artık bu dünyada değil, ama hep bizimle biliyorum. Çok sık paylaşıyorum zaten sosyal medyada aile ilişkilerimizi.
Giremiyorum yazıya farkındaysanız. Nereden başlayacağımı bilemiyorum.
En küçük dayımla aramızda 11 yaş var. Biz dayı yeğenden çok abi kardeş gibiyizdir hep. Hep ama hep… Anadolu Liseleri sınavına girerken “dayım gelmezse girmem” demiştim, apar topar gelmişti Ankara’dan, 22 yaşında. Abi kardeş gibi didişiriz de, sarılırız da. Başkadır ilişkimiz…
Kasım ayında geçmeyen öksürük nedeniyle doktora gitti, akciğer röntgeni çektirdi. Sonucu bana attı. Ona söylemeden radyolog arkadaşıma gösterdim, acil BT dedi. Kendi doktoru da öyle söyledi zaten. Yurt dışına gitmesi gerekiyordu iş için, sürekli “dön” diye taciz ettim. Çünkü arkadaşım bana az çok tahmin ettiği sonucu söylemişti, biliyordum. Ama söyleyemiyordum. Bir an önce BT çektirmesi için yazdım durdum. BT, ardından istenen acil pet ve konan dördüncü evre akciğer kanseri teşhisi. Kemiklerde, karaciğerde, göğüs boşluğunda metastazlar…
BT sonucu gelene kadar annemin haberi yoktu. Dayım annemin ilk çocuğu gibidir, 13 yaş var aralarında. Annemin ne kadar yıkıldığını anlatmayacağım burada. Siz zaten anlayacaksınız. Tahmin edeceksiniz. Anlatılmaz ki, kelimelere dökülemez ki...
Bütün sonuçları beraber aldık, pet raporunu beraber okuduk. Doktorlara beraber gittik. Doktor değil, doktorlara. Öyle tek bir kişiden görüş almakla olmuyor her şey. Öyle verilmiyor hayati kararlar. Taramalar, testler; gergin gergin sonuç beklemek. Hepsi farklı süreç.
Yanında dimdik durmam, eve gelince yere yapışmam... Baktım ki ağlayamıyorum ve içim şişiyor, bir gece Arkın’a “başımı okşar mısın” dedim dökülebilmek ve boğazımdaki yumruyu atabilmek için… Arabayı nasıl kullandığımı bilmemem… Bir yandan bunlar olurken diğer yandan asla sosyal medyada paylaşmamam… İçim ağlayarak başka şeylerden söz etmem... Sürekli annemlerde kalıp sabaha kadar annemi teselli etmem… Oscar’lık rol yaptım herkese. En başından beri hem de, sadece ben çıkacak sonucu bilirken… Bir gün doktor çıkışı yalnızdık, telefonumu şarj etmek için odaya gittim, şarja taktım, azıcık bakayım dedim; uyumuşum. Şalteri indirmişim.
Dayımla beraber değerlendirdik her şeyi. Beraber konuştuk herkesle. Araştırdık. Beraber gittik radyoterapinin her bir seansına… Beraber kızdık bazı şeylere. Beraber güldük. Çok zor bir süreç gözünün içine baka baka her şeyi konuşmak. “Yapamam” dediğin her şeyi yapıyorsun.
Hastane ve doktor adı veremem, doğru değil. Bunu bana sormamanızı rica edeceğim. Bir de “şunu yesin, bunu yesin” önerilerini yazmayın lütfen. Sadece doktorların söylediklerini uygulayacağız. Birine iyi gelen şey başkasına gelmeyebiliyor. Hastayı en iyi doktor tanıdığı, bütün değerlerini bildiği için de dediklerini yapmak gerekiyor.
Tıp çok ilerledi, ilaçlar çok değişti evet. Görüyoruz bütün örneklerini. Ancak yine de tahminedersiniz ki kolay bir süreç değil. Bugün kemoterapi başladı, gidemedim ama an be an beraberdik telefonda.
Anlatamıyorum farkındaysanız. Nasıl duygusuz geliyor okurken değil mi? Öyle değil işte… Duygularımdan ziyade bu hastalık ve süreçle ilgili başka bir şey söyleyeceğim.
Lütfen sadece doktorlarınızın dediğine güvenin. Her duyan bir şey öneriyor, “kaynımın kaynı da böyle oldu” diye başlıyor. Bazı ne dediğini bilmezler kötü örneklerle çıkıyor karşınıza. Çok kişiye söylemeyin karar verene kadar. Doktorlarınızla da her şeyi konuşun. Aklınızdaki her şeyi sorun, not alın unutmamak için. Aklınıza yatmadıysa, güven duymadıysanız doktor değiştirin. Tam karar vermeden önce hiçbir soru işaretiniz olmasın. Bu hastalıkta doktora güvenmek çok önemli. Her hastalıkta öyle ama bunda bir başka…Mesela dayımla eşi soru sorarken ben not alıyordum, sonra ben başka bir şey soruyordum. İnsan bazen gerçekten tutuluyor. Ve… Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın. Birinin tedavisi zor geçti diye sizde de öyle olacak diye bir kural yok. İnternete de çok bakmayın.
Ben bu kez o hatayı yaptım mesela. Gözlerim oyuldu okumaktan. O kadar çok kanserle ilgili şey okudum ki, sosyal medya hesaplarımda sadece kanser paylaşımları çıkıyor keşfette. Ve okuduklarımın çoğu yanlış bilgiydi, eksik bilgiydi. Her geçen gün tıp gelişirken, bu yazıların aslında kalkması lazım.
Sadece birkaç arkadaşım biliyordu olanları, yaşananları. Bazı akrabalarımız da annemi “Şebnem çok üzgün görünüyor, ne oldu” diye aradıkları için öğrendiler. Sanırım bu yazıdan sonra bütün akrabalarımızın haberi olacak.
Dayım çok iyi olacak, biliyorum. Bu bir sene çok kolay geçmeyecek onun da farkındayım. Ama bitecek, gidecek. Beraber kutlayacağız. Onkoloji koridorları inanılmaz dolu, inanılmaz kalabalık. Çok duyuyorum birden bu teşhisle karşılaşanları.
Öksürük dışında (o da öyle aylarca değil) hiçbir belirti vermeden sinsi sinsi ilerledi ağız dolusu küfür etmek istediğim hastalık. Teşhis kondu, öksürük gitti. “Hadi doktora git” demek için gelmiş…
Keşke sihirli değneğim olsa da değiştirsem her şeyi. Ama yok. Bana düşen hep yanında olmak. Hep…
Şimdi sizinle paylaşınca rahatladım. Artık biliyorsunuz neden hastanelere gittiğimizi, neden bazen gözlerim dolu dolu burada olduğumu. Ve bilmeniz bana iyi hissettiriyor, güzel dileklerinizi gönderecek olmanız da…
Elimden geldiğince yazacağım süreci. Dayımın özel hayatı olduğu için onunla konuşarak hareket edeceğim tabii ki de.
Çok iyi ifade edemedim kendimi, oysa yazarak anlatmayı severim. Ancak işte duygularım karmakarışık.
Yazıyı nasıl bitireceğimi de bilemedim.
Şunu unutmayın, sağlık her şeyden daha önemli. Bu hiçbirimizin aklından çıkmasın. Sağlıkla ilgili bir sorun olduğu zaman diğer her şey o kadar boş ki…