Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ağız ve diş sağlığını, bireylerin yemek yeme, nefes alma ve konuşma gibi temel işlevleri yerine getirmesine olanak sağlayan ağız, diş ve orofasiyal yapıların durumu olarak tanımlamaktadır [1]. Ağız ve diş sağlığı iyi olmadığında diş ve diş eti hastalıkları, çürükler ve diş kaybı gibi ciddi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Ağız, sindirim sisteminin başlangıcı olduğu için bu bölgenin sağlıklı olması, sadece orofasiyal bölge değil tüm vücut fonksiyonları üzerinde etkili diyebiliriz. Çünkü ağız ve diş sağlığının iyi olması, vücutta oluşabilecek bakteri ve enfeksiyonların önüne geçilmesine yardımcı olması sayesinde tam anlamıyla vücudun genel sağlığını etkilemektedir. Ağzın sağlıklı olması, sindirim sisteminin düzgün çalışmasını sağlamaktadır. Bu sebeple, ağız ve diş sağlığının korunması ve iyi bir şekilde bakımının devam ettirilmesi son derece önemlidir [2].
Bu nedenle diş sağlığını korumak aşağıdaki faydaları sağlar:
Ağız sağlığını korumak, genel vücut sağlığı ve refah için son derece önemlidir. Çünkü öncelikle sindirim sisteminin başlangıcıdır ve tüm gastrointestinal sistemi etkilemesinden dolayı bağışıklık ve sindirim problemleri ile ilişkilidir. Bunun yanı sıra çene-yüz bölgesinde estetik ve fonksiyonel bir alan olarak yer alması bireylerin dış görünüşüne ve imajına katkı sağlamaktadır. Hem sağlık hem de estetik gibi birçok nedenden ötürü ağız hijyeni önem arz etmektedir. Ağız ve diş sağlığının ihmal edilmesi ise birçok soruna yol açabilir.
Diş çürükleri: Yetersiz diş fırçalama, diş ipi kullanmama veya şekerli gıdaların fazla miktarda tüketimi dişlerin çürümesine neden olabilir. Diş çürüğünün oluşmasının ana nedeni; şekerli, asitli, diş ve diş etine kolayca yapışıp kalan besin maddelerinin uzun süre temizlenmemesidir [3].
Diş eti hastalıkları: Eksik ve yanlış yapılan ağız hijyeni uygulamaları, dişleri çevreleyen diş etlerinin iltihaplanmasına, diş eti çekilmelerine neden olur. Diş etlerinde kanama, kızarıklık ve kötü koku diş eti hastalığının en temel göstergelerindendir. Kötü ağız hijyeni yemek artıkları ve bakterilerinin birleşip diş üzerinde bakteriyel plak adı verilen yapışkan bir tabaka oluşturur. Kötü ağız hijyeninin devamlılığı ise özellikle diş taşı birikimi diş etlerinin ve kemik yapısının kendini geri çekmesine neden olmaktadır. Tedavi edilmeyen diş eti problemleri ise son aşamada diş kaybına neden olmaktadır [4].
Ağız kokusu: Yetersiz diş fırçalama veya eksik ağız hijyeni ağız kokusuna neden olabilir. Ağız kokusu, kişinin sosyal hayatında rahatsızlık hissetmesine, özgüven problemlerine, tat kaybına ve değişikliklerine yol açabilmektedir [4].
Hassas dişler: Aşındırıcı diş macunları kullanımı veya aşırı sert diş fırçalama diş minesinin aşınmasına neden olabilir. Diş minesi, dişi koruyan en dışta yer alan, sert ve sağlam bir tabakadır. Mine yapısının bozulması, aşınmanın şiddetli olması dişlerin hassaslaşmasına, soğuk-sıcak hassasiyetine neden olabilir [5].
Ağız kanseri: Ağız kanserleri görülme sıklığı çok yüksek olmamakla birlikte hijyen alışkanlıklarının ve beslenme yetersizliğinin olduğu 3. Dünya ülkelerinde daha fazla karşılaşılmaktadır. Çünkü kötü ağız hijyeni, ağız içinde kanserli hücrelerin gelişme riskini artırır. Ek olarak ağız içinde sürekli ağrı ve apse yapan dişlerin bulunması ağız içinde yeni gelişen kanserli yapının fark edilmemesine ve geç teşhis edilmesine sebep olmaktadır [6].
Hamilelik sorunları: Kötü ağız sağlığı, hem hamilelik döneminde oral şikayetlere sebep olurken hem de erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve preeklampsi gibi hamilelik sorunlarına neden olabilir [7].
Fokal enfeksiyon: Diş kök ucunda iltihabı olan dişler özellikle organ transplantasyon hastalarında, ileri kalp defekti/operasyonu olan hastalarda ve kanser tedavisi gören hastalarda ciddi enfektif durumlara neden olmaktadır. Planlanan operasyonlar öncesi tüm enfekte dişlerin ağızdan temizlenmesi önem arz etmektedir [8].
Diş fırçasını doğru kullanmak güzel bir ağız hijyeninin ilk adımıdır. Aşırı basınç uygulanması, çok sert kıllara sahip diş fırçası kullanımı ve yanlış fırçalama tekniği, bakteri plaklarını etkili bir şekilde temizleyemez ve diş etlerine zarar verebilir. Dolayısıyla doğru diş fırçasının seçimi ve kullanım şekli önem arz etmektedir. Diş hekiminiz tarafından özellikli bir fırça (ortodontik, ultra yumuşak vb.) önerilmediyse orta sertlikteki kıllara sahip diş fırçaları genel kullanım için doğru seçim olacaktır. Doğru diş temizliği için diş fırçasının başlığını diş-diş eti birleşimine 45° açıyla yerleştirmek ve diş etinden dişe doğru çok kuvvetli olmayan bir hareket uygulamak en iyisidir. Günde en az iki kez, her seferinde iki dakika süreyle fırçalamak ise sağlıklı bir ağız için yeterli olacaktır [9]. Bunlara ek olarak diş fırçasının kılları aşınmaya veya bükülmeye başladığında diş fırçanızı değiştirmeyi unutmayın!
Ağız sağlığımı nasıl koruyabilirim? Özetle ağız ve diş sağlığımızı korumak için;
- Düzenli diş fırçala
- Diş ipi- gargara kullan
- Sağlıklı ve doğru beslen
- Sigara ve alkolden uzak dur
- Düzenli diş muayenesi yaptır
Ağız sağlığı, genel sağlığın ayrılmaz bir parçasıdır ve çocukluk çağından yaşlılığa kadar yaşam boyunca değişiklik gösterir. Her yaşta değişen ve gelişen vücut ihtiyaçlarına özel ağız bakım ihtiyaçlarının ne kadar farkındayız?
İleri yaşlarda sağlıklı dişlere sahip olmak için çocukluk döneminde ilk dişlerin çıkışından itibaren ağız ve diş bakımının düzenli olarak yapılması gerekir. Bebeklik döneminde çıkmaya başlayan ve 2-3 yaş arasında gelişimlerini tamamlayan süt dişleri, daha sonra dökülerek yerini yeni sürecek olan daimi dişlere bırakır. Halk arasında çocukluk döneminde ağızdaki süt dişlerinin zaten dökülecek olması sebebiyle fazla bakım gerektirmediği şeklinde yanlış bir inanış vardır. Süt dişlerinin bulunduğu çocukluk döneminde ağız ve diş bakımına yeterli özenin gösterilmemesi, süt dişlerinin çürümesine, daimi dişler için sürme rehberliğini kaybetmesine ve erken dökülmesine neden olarak daimi dişlerin sağlığını da olumsuz etkilemektedir.
Çocuklar için 0-6 yaş arası süt dişlenme, 6-12 yaş arası karışık dişlenme ve 12 yaş sonrası daimi dişlenme dönemidir. 6 yaş civarında süt dişlerinin en arkasından her iki çenede, sağ-sol da olmak üzere dört adet birinci büyük azı dişi (6 yaş dişleri) çıkar. Çok erken yaşta ve ilk çıkan dişler oldukları için süt dişleri ile karıştırılabilir. Ancak ömür boyu ağızda duran ve çiğnemenin merkezi olan ilk kalıcı dişlerdir. Bu dişleri korumak çok önemlidir ve bunun için fissür örtücü adı verilen dişi çürüğe karşı koruyan uygulamalar yapılmalıdır [10, 1].
Bebek ve çocuklarda dikkat edilmesi gerekenler
- Bebeğinizin gece son beslenmesinde çürük yapıcı şekerli gıdalar vermeyin. Bebeklere biberonla süt içirdikten sonra ağzın temizlenmesi için su içirin hatta bir parça peynir verin.
- Emziği kesinlikle bala, pekmeze, şekere batırmayın.
- Beslenme sırasında ağzınıza bebeğinizin kaşığını almayın, lokmaları kendi ağzınızdan çıkarıp bebeğe vermeyin.
- Çocuğunuza şekerli ve yapışkan yiyecek ve içecekleri iki öğün arasında vermeyin.
- Bebeklere yaklaşık bir yaşından sonra çene gelişiminin bozulmaması için biberon bıraktırılmalı, standart bardak ve kaşık kullanarak beslenmeye alıştırılmalıdır.
- İki yaşından itibaren ebeveyn kontrolünde günde iki defa dişleri düzenli fırçalama alışkanlığı kazandırın.
- Çocuğunuzun yaşına uygun büyüklükte diş fırçası ve macunu seçin.
- Diş macununun miktarı bezelye büyüklüğünde olmalıdır ve çocuk tarafından yutulmamasına dikkat edilmelidir.
- Dişleri koruyucu flor ve fissür örtücü uygulaması için diş hekimi ziyaretinde bulunun.
- Süt dişlerinde çürük başladıysa mutlaka tedavisini yaptırın.
- Çocuğunuzu altı ayda bir diş hekimi kontrolüne götürün.
Yetişkinlikte, özellikle vücutta yapım faaliyetlerinin oldukça hızlı olduğu adölesan dönemin bittiği 25 yaş civarında kemik yapımının kemik yıkımı karşısındaki üstünlüğü son bulmaya başlar. Vücuttaki yapım-yıkım dengesinin yıkım lehine değişimi diş çene kemiklerinin de gitgide zayıflamasına yol açar. Ek olarak kişilerin sosyal hayata karışmasıyla birlikte hayat rutininin artması ve yoğunlaşması ağız bakımında aksaklıklara neden olabilmektedir. Yıllar içinde ihmal edilen ve zayıflayan oral dokularının sonucu olarak diş ve diş eti hastalıkları yetişkinlik döneminde görülen büyük bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle diş çürükleri DSÖ’nün yayımladığı raporlara göre bulaşıcı olmayan kronik hastalıklardan en sık görülen biridir. Dolayısıyla düzenli bir ağız bakım rutini oluşturmak ağız ve diş sağlığının korunmasında, diş çürüklerinin önlenmesinde ciddi önem teşkil etmektedir. Düzenli diş hekimi kontrollerinin yapılması ve diş hekimi yönergelerine uygun hareket etmek yaşanacak ağız hastalıklarının önüne geçilmesini sağlayacaktır [12].
Günlük hayat akışında ağız ve diş sağlığının korunması için doğru beslenme programı uygulamak ve diş fırçalama alışkanlığına sahip olmak yeterli olacaktır. Diş ve oral yapıların zarar göreceği asitli, yapışkan, şekerli gıda tüketiminin azaltılması, kalsiyum, D vitamini ve protein yönünden zengin içerikli beslenilmesi kişiye hem vücut hem de diş sağlığı açısından yarar sağlayacaktır. Günde en az iki kere ve ikişer dakika olmak üzere diş fırçalanması ise oral hijyen için yeterli olacaktır. Ekstra oral temizlik malzemelerinin kullanılması ise oral hijyeni maksimum seviyeye ulaştıracaktır. Özellikle diş aralarının diş ipi veya ara yüz fırçaları ile temizlenmesi diş fırçasının ulaşamadığı alanlar için çok kullanışlıdır. Diş yapısının durumuna göre diş hekiminin önerdiği boyutta ara yüz fırçaları veya diş ipi kullanımı, protez bulunan kişilerde süperfloss kullanımı daha doğru olacaktır. Dil üzerini temizlemek için dil kazıyıcı kullanımı dil üzerinde yerleşmiş plakları kaldırmak ve ağız kokusunun önüne geçmek için kullanımı önerilir. Tüm ağız bakımının sonunda gargara kullanılması ise temiz ve ferah bir nefes için yararlı olacaktır [13].
Yakın bir gelecekte; dünyadaki nüfusun %20’sinin 65 yaşın üzerinde olacağı öngörülmektedir. İleri yaş nüfusunun sayıca artmasıyla daha iyi eğitim ve beslenme olanaklarının da etkisiyle günümüzde dişlerin ağızda kalma süresi uzamıştır. Yaşlılıkta dişlerin sağlıklı bir şekilde ağızda yer alması konforlu ve keyifli bir yaşlılık için gereklidir
Genel olarak, yaşlanma ile birlikte oluştuğu düşünülen ağız içi değişiklikler; ağız dokusunda ve kaslarda zayıflama, tat duyusunun azalması, dişlerin renginde koyulaşma, diş etlerinde çekilme, tükürük miktarında azalma ve diş kaybıdır. Yaşın ilerlemesiyle tükürük miktarıyla birlikte akışkanlığı da azalmakta bu duruma bağlı olarak da dişler üzerinde bakteriyel plak birikimi oluşmaktadır. Artan bakteriyel plak çürük ve diş eti hastalık riskini arttırmaktadır. Tükürüğün mekanik temizleme ve nemlendirici etkisi azaldığı için özellikle ağız içinde ve dudak köşelerinde mantar tipi enfeksiyonlar görülebilir. Ağız kuruluğu, ağız içi dokuların darbelere karşı direncini azalttığı için sık ağız yaralarına, ağız yanmasına, tat duyusunda azalmaya ve ağrıya neden olmaktadır. Tat hassasiyetinin azalmasına sebebiyle yaşlılarda tuz ve şeker tüketimi artabilmekte ve bu durum sistemik hastalıkların gelişmesine neden olabilmektedir. Fizyolojik bu değişimlere karşı yaşlılarda sık sık ağzı nemlendirmesi için su tüketimi, azalan tükürüğün kompanse edilmesi için önemlidir. Yaşlılarda oral dokular mekanik kuvvetlere karşı dirençli olmadığı için, yumuşak kıllardan oluşan diş fırçaları kullanımı tavsiye edilir. Ve en önemlisi yetişkinlikte sağlanan oral hijyen alışkanlıkları sağlıklı bir yaşlılık için temel oluşturacaktır [14].
Özel bakım gerektiren bireyler, birbirinden farklı özellikler barındırsa da çiğneme fonksiyonlarında bozulma, tükürük akış hızında azalma, karbonhidrat alım sıklığında artış ve kas eklem problemlerine bağlı olarak genellikle yetersiz oral hijyene sahiptir. Dolayısıyla bu bireyler ağız ve diş hastalıklarına maruziyet bakımından yüksek risk grubunda bulunmaktadır. Ek olarak bu bireylerin ağız-diş sağlığı hizmetlerine ulaşmada zorluk yaşaması ağız-diş sağlığını korumanın önemini artırmaktadır. Özel bakım gerektiren bireylerde rutin diş hekimi kontrollerinin 3 ayda bir yapılması büyük önem taşımaktadır. Bu bireylerde soyut kavramları algılamak güç olacağı için diş temizlemenin önemi ve gerekliliği somut olarak-resimlerle gösterilerek fırçalamaya teşvik edilmelidir.
Diş fırçasının başlığı, öğürme refleksini tetiklememek ve ağız içinde her bölgeye ulaşabilmek amacıyla normalden küçük, özel geliştirilmiş olması faydalıdır. Bireysel farklılıklar göz önünde bulundurularak kas fonksiyonları zayıflamış veya ellerini etkin kullanamayan hastalarda sapı uzun diş fırçası ya da diş fırçasının sapını kavramaya yardımcı olacak eklemeler yapılması gerekebilir. Bu bireylerde dişlerin çürüğe olan direncini artırmak amacıyla topikal flor jelleri veya vernikleri 3 aylık kontrollerde diş hekimi tarafından uygulanabilir. Hasta veya yakını tarafından fark edilen diş kırığı, diş etinde kanama ve şişlikler, dişte renklenme gibi durumlarda bir diş hekimine gidilmesi ihmal edilmemelidir [15].
Hamilelik, vücut yapısının ve alışkanlıklarının değiştiği geçici, normal, fizyolojik bir durumu ifade etmektedir. Kişinin hem yeme alışkanlıklarının hem de vücuttaki hormonal değişimler ağız ve diş sağlığı üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır. Hamilelikte tükürükteki asit miktarının artması ile dişler çürümeye yatkın hale gelmesi, özellikle ilk aylarda görülebilen kusma atakları ve kişinin ağız hijyenine dikkat etmemesi de çürük riskini arttıran temel faktörlerdendir. Diş etlerinde problem olan hamile bireyler ağız bakımına dikkat etmezlerse, hormonal değişime bağlı olarak diş eti sorunları artış gösterir. Diş etlerinde kanama yaşayan hamile bireyler dişlerini fırçalamaktan kaçınabilir. Bu durum, dişler üzerinde daha fazla bakteri birikmesine ve diş etlerinde şişliğe, kızarıklığa ve daha çok kanamaya sebebiyet verir. Hamilelik döneminde kişinin radyasyondan uzak durması gerekliliği de diş tedavilerini kısıtlayıcı bir etken olmaktadır.
Hamilelik dişlerin tedavi edilebilmesi açısından 3 dönemde incelenir: 0-3 aylık dönem; Bu dönem bireyin en hassas olduğu dönemdir. Diş ağrısına neden olan ve müdahale edilmediğinde anneye ve bebeğe zarar verebilecek durumlarda diş hekimine gidilmesi önemlidir. 3-6 aylık dönem; Hamileliğin sonuna kadar ertelenmesi mümkün olmayan diş çekimlerinin, dolguların ve kanal tedavilerinin yapılabileceği zaman aralığıdır. Dental tedavilerin yapılması için en uygun dönemdir. 6-9 aylık dönem; Bu dönemde anne karnında bebek oldukça büyümüştür ve doğum yaklaşmıştır. Acil tedaviler dışında herhangi bir uygulama yapılmaması önerilir.
Diş ve diş eti hastalıkları, düşük ağırlıklı bebek doğum ihtimalini 7 kat arttırdığı bilimsel olarak çalışmalarda raporlanmıştır. Bu nedenle hamileler, ağız-diş bakımlarına ve beslenmelerine daha fazla özen göstermelidir. Toplumda yaygın bir kanı olan “Her hamilelik anneye bir diş kaybettirir” düşüncesi tamamiyle yanlış bir inanç olup hamilelik sırasında annenin dişlerinden kalsiyum kaybı olduğuna dair herhangi bilimsel veri yoktur. Hamileler D vitamini, kalsiyum, C vitamini ve B12 vitamininden zengin gıdalar almalıdır. Eğer gıdalarla yeterli kalsiyum vücuda alınmazsa bebeğin gelişimi için gerekli olan miktar annenin kemiklerinden karşılanır. Dişlerden kalsiyum çözünmesi olmaz [16, 17].
Sert diş fırçası kullanmak dişleri bembeyaz yapar.
Hayır, yumuşak veya orta sert diş fırçaları kullanılmalıdır. Sert diş fırçalar sanılanın aksine yararlı değildir ve diş yüzeyini aşındırarak zarar verir.
Diş fırçalarken diş etlerinin kanaması normaldir.
Tabii ki de normal değildir. Diş etlerinin kanaması diş eti ödemi ya da diş eti enfeksiyonu olduğunu bize gösterir. Mutlaka diş hekimi kontrolüne gidilmelidir.
Her hamilelik bir diş kaybettirir.
Niye diş kaybedesiniz? Güzel bir ağız bakımı ile hamilelik dönemini rahat ve sağlıklı bir şekilde atlatabilirsiniz. Hamilelikte değişen hormon düzeyleri sebebiyle daha hassas diş etleri görülmesi, ilk aylarda oluşan kusma ataklarının dişlere zarar vermesi görülebilir ancak tüm bu olumsuzluklar iyi bir bakımla önlenebilir.
Süt dişleri önemli değil nasıl olsa yerine yeni diş çıkacak.
Olur mu öyle şey! Süt dişlerinin de önemli görevleri vardır. Gelecek daimi dişlerin yerini korumak onların en önemli görevidir. İleride diş çapraşıklığının olmaması için süt dişlerinin daimi diş gelene kadar yerinde kalması önem arz eder.
Süt dişleri iğne ile çekilirse bir daha yeni diş çıkmaz.
Hem süt dişleri hem de daimi dişlerin oluşumu anne karnında başlar ve doğumdan sonra devam eder. Dolayısıyla süt dişini hangi teknikle çekerseniz çekin oluşan daimi dişin önüne geçemezsiniz.
Diş taşı temizliği bir kere yapılırsa sürekli yaptırmak gerekir.
Diş taşı temizliğinde diş üzerine yerleşmiş bakteri plakları temizlenmektedir. Dolayısıyla düzenli aralıklarla (yılda bir) diş taşı temizliği yapılması önerilen bir tedavidir. Oluşan dental plaklar ileri boyuta ulaştıktan sonra tedavinin yapılması hastalar için ağrı verici, hassasiyet arttırıcı olabilir.
Diş çapraşıklığı sadece çocukken düzeltilebilir.
Dişler ağız içine sürdükten sonra, diğer vücut organlarından farklı olarak büyüme gelişim göstermezler. Vücut gelişiminin yaklaşık olarak 18 yaşına kadar devam ettiği varsayılırsa iskeletsel bozuklukların tedavisinin bu yaştan önce yapılması gereklidir. Ancak sadece dişlerin yerlerinin değiştirildiği tedaviler her yaşta yapılabilir.
1. Petersen, P. E. Priorities for research for oral health in the 21st century--the approach of the WHO Global Oral Health Programme. Community dental health, 22(2), 71-74. (2005).
2. Petersen, P. E. World Health Organization global policy for improvement of oral health-World Health Assembly 2007. International dental journal, 58(3), 115-121. (2008).
3. Marthaler, T. M. Changes in dental caries 1953–2003. Caries research, 38(3), 173-181. (2004).
4. Genco, R. J, Borgnakke, W. S. Risk factors for periodontal disease. Periodontology 2000, 62(1), 59-94. (2013).
5. O’Toole, S, Bartlett, D. The relationship between dentine hypersensitivity, dietary acid intake and erosive tooth wear. Journal of dentistry, 67, 84-87. (2017).
6. Rivera, C. Essentials of oral cancer. International journal of clinical and experimental pathology, 8(9), 11884. (2015).
7. Mecdi, M, Hotun, N. Ş. Gebelikte ağız ve diş sağlığı. 4 Temmuz, 162. (2015).
8. Mayo, C. H. Focal infection of dental origin (Vol. 64, pp. 1206-8). Philadelphia: SS White Dental Manufacturing Company. (1922).
9. Attin, T, Hornecker, E. Tooth brushing and oral health: how frequently and when should tooth brushing be performed?. Oral health & preventive dentistry, 3(3). (2005).
10. Altındağ A, Yüce F, Mağat G. Investigation Of The Radiological Status Of Permanent First Molars İn A Turkish Subpopulation. Clinical And Experimental Health Sciences, 13(1), 105-113. (2023).
11. Gilchrist, F, Rodd, H., Deery, C., Marshman, Z. Assessment of the quality of measures of child oral health-related quality of life. BMC oral health, 14, 1-17. (2014).
12. Vural UK, Vural CA, Gökalp S. Bulaşıcı Olmayan Kronik Hastalıklar ve Diş Çürüğü. Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg, 80-86. (2016).
13. Kisely, S. No mental health without oral health. The Canadian Journal of Psychiatry, 61(5), 277-282. (2016).
14. Kossioni A, McKenna G., Müller, F., Schimmel M, Vanobbergen, J. Higher education in Gerodontology in European universities. BMC oral health, 17(1), 1-12. (2017).
15. Clinical Guidlines and İntegrated Care Pathways for the Oral Health Care of People with Learning Disabilities. British Society for Disability and Oral Health. (2012).
16. Global oral health status report: towards universal health coverage for oral health by 2030.