
İlk kez 1951 yılında keşfedilen Alfa-lipoik asit [1], hücrelerde enerji üretimi için gerekli olan enzimlerin çalışmasına yardımcı olur. Alfa-lipoik asit, hem vücudumuzda doğal olarak üretilen hem de besinlerden alınabilen, enerji üretiminde kritik rol oynayan bir bileşiktir. Mitokondri adı verilen ve hücrelerimizin enerji santrali gibi çalışan yapılarda görev yapar. Piruvat dehidrogenaz ve α-ketoglutarat dehidrogenaz gibi enzimlere yardımcı olarak gıdalarla aldığımız besinleri enerjiye dönüştürmemize katkıda bulunur [2].
Ancak onun önemi sadece enerji üretimiyle sınırlı değildir; ALA aynı zamanda vücudu zararlı maddelerden koruyan güçlü bir antioksidandır. Antioksidanlar, günlük yaşamda karşılaştığımız stres, sigara dumanı, hava kirliliği ve sağlıksız beslenme gibi etkenlerin hücrelerimizde yarattığı serbest radikalleri etkisiz hale getirir. Serbest radikaller, vücutta kontrolsüz dolaştığında DNA’ya, proteinlere ve hücre zarlarına zarar verebilir. ALA, bu zararlı molekülleri hem hücre içinde hem de hücre dışında etkisizleştirebilen nadir antioksidanlardan biridir. Bu özelliği sayesinde “evrensel antioksidan” olarak da adlandırılır [3].
İnsan vücudu ALA’yı düşük miktarlarda üretebilir, ancak çoğu zaman bu miktar vücudun ihtiyaçlarını karşılamaz. Bu nedenle ALA, özellikle yaş ilerledikçe veya hastalık durumlarında takviye olarak alınır. Ispanak, brokoli, domates, kırmızı et ve sakatat gibi besinler ALA açısından zengin kaynaklardır. Günümüzde ALA, kapsül, tablet veya sıvı formda takviye ürünlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır [4].
Önemli Bilgi: Vücudumuz ALA’yı düşük miktarlarda üretebilir, fakat yaşla birlikte bu üretim azalır. Bu nedenle bazı durumlarda takviye kullanımı önerilebilir.
ALA’nın en önemli özelliği güçlü bir antioksidan olmasıdır. Antioksidanlar, hücrelere zarar veren serbest radikalleri nötralize ederek vücudun savunma sistemini destekler. ALA, hem suda hem de yağda çözünebildiği için diğer birçok antioksidandan farklı olarak hücre zarında ve hücre sıvısında etkili olabilir. Bunun yanında, C ve E vitamini gibi diğer antioksidanların yeniden kullanılabilir hale gelmesine yardımcı olur. Bu özelliği sayesinde adeta antioksidan zincirini yeniden başlatır [5]
Günümüzde hava kirliliği, sigara, alkol, stres ve yanlış beslenme gibi etkenler vücuttaki serbest radikal oluşumunu artırır. Serbest radikallerin fazlalığı; cilt yaşlanmasından damar tıkanıklığına, kanserden diyabete kadar pek çok sağlık sorununa zemin hazırlar. ALA bu zararlı süreçleri yavaşlatarak hücreleri korur. Örneğin yapılan çalışmalarda, ALA takviyesinin hücrelerdeki glutatyon seviyelerini artırarak detoksifikasyon sürecini hızlandırdığı gösterilmiştir [6].
Ayrıca ALA, vücuttaki ağır metalleri bağlayarak atılmasına yardımcı olur. Kurşun, cıva ve arsenik gibi toksik metaller, bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve oksidatif strese neden olabilir. ALA, bu metallerle reaksiyona girerek onları zararsız hale getirir. Bu özelliği nedeniyle ALA, “detoks destekleyici” olarak da tanımlanabilir. Düzenli ALA kullanımı, vücudun kendi savunma mekanizmalarının daha etkin çalışmasını sağlar [3]
Önemli Bilgi: ALA, tek başına antioksidan etkiler sunmakla kalmaz, diğer antioksidanların da daha etkili çalışmasına yardımcı olur.
ALA, özellikle diyabet tedavisinde destekleyici bir bileşen olarak öne çıkar. Tip 2 diyabet, vücudun insülin hormonuna karşı duyarsızlaşmasıyla gelişir ve kan şekeri kontrolü zorlaşır. ALA, insülinin etkisini artırarak hücrelerin şekeri daha verimli bir şekilde almasına yardımcı olur. Bu sayede kan şekeri dengelenir ve diyabetin yol açtığı komplikasyonlar hafifler. Klinik çalışmalarda ALA’nın diyabetik nöropati yani diyabete bağlı sinir hasarında ağrı, yanma ve uyuşma şikayetlerini azalttığı gösterilmiştir [7].
ALA, hücrelerin enerji üretim mekanizmasını aktive ederken, glikozun kas hücreleri tarafından kullanılmasını da kolaylaştırır. Özellikle insülin direnci olan kişilerde, ALA’nın bu etkisi çok değerlidir. Araştırmalarda ALA kullanan diyabetli hastaların kan şekerinde ve HbA1c değerlerinde anlamlı düşüşler görülmüştür. Bu da ALA’nın diyabet yönetiminde güçlü bir yardımcı olabileceğini ortaya koymaktadır [8].
Bununla birlikte, ALA’nın antioksidan özelliği diyabet komplikasyonlarının önlenmesinde de fayda sağlar. Diyabet hastalarında yüksek kan şekeri serbest radikal üretimini artırarak damarları ve sinirleri zedeler. ALA, bu oksidatif stresi azaltarak damar sağlığını korur ve diyabete bağlı hasarları yavaşlatır. Bu nedenle bazı doktorlar, diyabet tedavisinde ALA takviyesini destekleyici bir seçenek olarak önermektedir [9].
Önemli Bilgi: 600 mg/gün ALA desteği, diyabetik nöropati belirtilerini hafifletmede klinik olarak etkili bulunmuştur.
ALA’nın beyin üzerinde de olumlu etkileri vardır. Beynimiz, enerji tüketimi yüksek ve oksidatif strese en açık organlarımızdan biridir. Yaşlanma veya Alzheimer gibi hastalıklar sırasında beyin hücrelerinde zararlı protein birikimleri (beta-amiloid plaklar) ve oksidatif hasar artar. ALA, güçlü antioksidan özelliği sayesinde bu hasarı azaltabilir ve beyin hücrelerinin daha sağlıklı çalışmasına katkıda bulunur [10].
Çeşitli araştırmalar, ALA’nın hafıza ve öğrenme gibi bilişsel fonksiyonları destekleyebileceğini ortaya koymuştur. Alzheimer hastalığı üzerine yapılan deneylerde, ALA’nın sinir hücrelerini koruduğu, enerji üretimini artırdığı ve iltihaplanmayı azalttığı görülmüştür. Ayrıca ALA, beyin hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan asetilkolin adlı nörotransmitterin üretimini artırarak hafıza süreçlerini güçlendirebilir [11].
Beyin sağlığını korumak, yalnızca ileri yaşlarda değil genç yaşta da önemlidir. Bilgisayar karşısında uzun süre çalışan, yoğun stres yaşayan veya uyku düzensizliği olan kişilerde zihinsel yorgunluk ve dikkat dağınıklığı sık görülür. ALA, beyni oksidatif stresten koruyarak zihinsel performansın korunmasına katkıda bulunabilir. Bu nedenle son yıllarda “nootropik” yani beyin destekleyici takviyeler arasında ALA’ya olan ilgi artmıştır [12].
Önemli Bilgi: ALA, beyin fonksiyonlarını destekleyen doğal bir bileşen olarak “nootropik” takviyeler arasında ilgi görmektedir.
Kanser, hücrelerin kontrolsüz şekilde büyümesiyle ortaya çıkan karmaşık bir hastalıktır. Laboratuvar çalışmalarında ALA’nın bazı kanser hücrelerinin büyümesini durdurabileceği ve onları kontrollü hücre ölümüne (apoptoz) yönlendirebileceği gösterilmiştir . Bu etkinin, ALA’nın enerji üretimi ve hücre metabolizmasını düzenleyen enzimlere etkisiyle ilişkili olduğu düşünülmektedir [13].
Meme, akciğer ve bağırsak kanseri üzerinde yapılan deneylerde ALA’nın, hücrelerin enerji üretim sürecini değiştirerek tümör hücrelerinin çoğalmasını yavaşlattığı görülmüştür. Ayrıca ALA, kanser hücrelerinde oksidatif stres seviyesini artırarak onları savunmasız hale getirebilir. Normal hücreleri koruyan bir antioksidanın kanser hücrelerinde tam tersi etki yapabilmesi, ALA’nın çok yönlü biyokimyasal etkilerini gösterir [14].
Her ne kadar ALA’nın kanser tedavisinde doğrudan kullanımı henüz klinik standartlara girmemiş olsa da, yapılan çalışmalar bu bileşiğin kemoterapi gibi mevcut tedavilere destekleyici bir ajan olarak araştırıldığını göstermektedir. Özellikle enerji metabolizmasını etkileyen kanser türlerinde, ALA’nın yardımcı bir tedavi unsuru olabileceği düşünülmektedir [15].
Önemli Bilgi: ALA, kanser tedavisinde standart bir ilaç değildir, destekleyici etkileri araştırılmaya devam etmektedir.
Metabolizma, vücudun enerji üretim ve tüketim mekanizmasıdır. ALA, bu mekanizmayı olumlu yönde etkileyerek kilo kontrolüne yardımcı olabilir. Özellikle insülin direnci ve obeziteyle ilişkili sorunlarda ALA’nın hem kan şekerini düzenleyici hem de yağ yakımını artırıcı etkileri vardır . Klinik çalışmalar, ALA kullanan bireylerde vücut ağırlığı ve bel çevresinde azalma olduğunu göstermiştir [16].
ALA, yağ dokusunun enerjiye dönüşmesini kolaylaştırırken, karaciğer ve kas hücrelerinde yağ birikimini azaltır. Bu etki, düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenmeyle birleştiğinde daha belirgin hale gelir. ALA ayrıca iştah kontrolü üzerinde dolaylı bir etkiye sahiptir; kan şekeri dengelendiğinde ani açlık atakları da azalır [17].
Metabolik sendrom, obezite, yüksek tansiyon ve insülin direncinin bir arada bulunduğu ciddi bir durumdur. ALA’nın bu sendromda kan lipid profillerini iyileştirdiği, kötü kolesterolü (LDL) düşürdüğü ve iyi kolesterolü (HDL) artırdığı yönünde bulgular vardır. Bu nedenle ALA, metabolizmayı düzenlemek isteyenler için destekleyici bir seçenek olabilir [18].
Önemli Bilgi: ALA, kilo kaybına tek başına mucizevi etki göstermez; dengeli beslenme ve egzersizle birlikte daha etkilidir.
Yaşlanma, vücutta biriken oksidatif hasarın doğal bir sonucudur. ALA, hem hücre içi hem de hücre dışındaki zararlı oksijen radikallerini etkisiz hale getirerek yaşlanma sürecini yavaşlatabilir. Bu yüzden anti-aging ürünlerinde sıkça yer alır [2].
ALA’nın yaşlanma karşıtı etkisi, DNA’yı koruması ve enerji üretimini desteklemesiyle ilgilidir. Zamanla hücrelerin enerji üretme kapasitesi düşer; bu da hem ciltte kırışıklıklara hem de genel sağlıkta düşüşe yol açabilir. ALA, hücrelerin enerji merkezlerini güçlendirerek yaşlanma belirtilerinin gecikmesine katkı sağlar [3].
Cilt sağlığı açısından bakıldığında, ALA cildin elastikiyetini artırabilir ve serbest radikal hasarını azaltarak kırışıklık oluşumunu yavaşlatabilir. Ayrıca güneş ışınlarının neden olduğu hasara karşı da koruyucu etkiler gösterir. Bu nedenle ALA, hem oral takviyelerde hem de cilt bakım ürünlerinde tercih edilen bir bileşendir.
Önemli Bilgi: ALA, anti-aging takviyelerinde sıkça kullanılan, cilt ve genel sağlığı destekleyici doğal bir bileşiktir.
ALA’nın vücuttaki biyoyararlanımı, yani emilimi ve etkili şekilde kullanılabilmesi önemlidir. Ne yazık ki ağız yoluyla alınan ALA’nın emilimi sınırlıdır (yaklaşık %30). Bunun nedeni, ALA’nın mide asidinde kolayca bozulması ve karaciğerde hızlıca parçalanmasıdır [2].
Bu sorunu çözmek için son yıllarda farklı formülasyonlar geliştirilmiştir. Sıvı formdaki ALA kapsüllere göre daha hızlı emilir ve kana daha çabuk karışır. Ayrıca nano-partikül veya liposomal formdaki ürünler, ALA’nın emilimini artırarak daha güçlü bir etki sağlar. R-enantiomer (R-ALA) formunun biyoyararlanımı da S-ALA’ya göre daha yüksektir [1].
ALA takviyesi genellikle 300–600 mg dozlarda kullanılır, ancak tedavi edici amaçlarla doktor tavsiyesiyle daha yüksek dozlara çıkılabilir. Boş mideye alınması emilimi artırır. Yine de, mide hassasiyeti olan kişilerin yemekle birlikte kullanması önerilebilir.
Önemli Bilgi: Takviye alırken doğru form (R-ALA) ve uygun doz (genelde 600 mg/gün) önemlidir.
- Mijnhout GS, et al., Alpha lipoic acid for symptomatic peripheral neuropathy in patients with diabetes: a meta‐analysis of randomized controlled trials. (2012).
- Packer L, Witt EH, and Tritschler HJ, Alpha-lipoic acid as a biological antioxidant. (1995).
- Han T, et al., Therapy of endocrine disease: A systematic review and meta-analysis of α-lipoic acid in the treatment of diabetic peripheral neuropathy. (2012).
- Gorąca A, et al., Lipoic acid–biological activity and therapeutic potential. (2011).
- Papanas N and Ziegler D, Efficacy of α-lipoic acid in diabetic neuropathy. (2014).
- Salehi B, et al., Insights on the use of α-lipoic acid for therapeutic purposes. (2019).
- Gomes MB and Negrato CA, Alpha-lipoic acid as a pleiotropic compound with potential therapeutic use in diabetes and other chronic diseases. (2014).
- Shay KP, et al., Alpha-lipoic acid as a dietary supplement: molecular mechanisms and therapeutic potential. (2009).
- Lazutka JR, et al., Effects of Short-Term Treatment with α-Lipoic Acid on Neuropathic Pain and Biomarkers of DNA Damage in Patients with Diabetes Mellitus. (2024).
- Hager K and Kenklies M, Alpha-lipoic acid as a new treatment option for Alzheimer's disease--a 48 months follow-up analysis. (2008).
- Zhang J, et al., Alpha-lipoic acid alleviates cognitive deficits in transgenic APP23/PS45 mice through a mitophagy-mediated increase in ADAM10 α-secretase cleavage of APP. (2024).
- Gao K, et al., Alpha-lipoic acid alleviates oxidative stress and brain damage in patients with sevoflurane anesthesia. (2025).
- Akbari M, et al., The effects of alpha-lipoic acid supplementation on inflammatory markers among patients with metabolic syndrome and related disorders: a systematic review and meta-analysis of randomized controlled trials. (2018).
- Novotny L, Rauko P, and Cojocel C, Alpha-lipoic acid-the potential for use in cancer therapy minireview. (2008).
- Yan S, et al., The multifaceted role of alpha-lipoic acid in cancer prevention, occurrence, and treatment. (2024).
- Koh EH, et al., Effects of alpha-lipoic acid on body weight in obese subjects. (2011).
- Namazi N, Larijani B, and Azadbakht L, Alpha-lipoic acid supplement in obesity treatment: a systematic review and meta-analysis of clinical trials. (2018).
18. Okanović A, et al., Alpha-lipoic acid reduces body weight and regulates triglycerides in obese patients with diabetes mellitus. (2015).