
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) dikkati sürdürmenin bozukluğu ile artmış dürtüsellik ve hiperaktivite ile karakterize olan bir nöropsikiyatrik hastalıktır ve tüm yaştan insanları etkilemektedir. Yapılan çalışmalar biyolojik bir alt yapısı olduğunu göstermektedir. Çocuklar, ergenler ve yetişkinlerin hem akademik başarısında hem de sosyal işlevselliklerinde bozulmaya neden olmaktadır. Kaygı bozukluğu, depresyon, yeme bozukluğu, alkol-madde kullanım bozukluğu, uyku bozukluğu, obezite gibi hastalıklarla sıklıkla bir arada görülmektedir.
Okul çağındaki çocukların %4-8’ini etkilerken, çocukken tanı alan kişilerin %60-85’i ergenlik döneminde ve neredeyse % 60’ı yetişkinlik döneminde hastalık kriterlerini karşılamaya devam eder.
Dünya çapında psikiyatri alanında ortak bir dil oluşturmak adına tanısal yaklaşımların kriterleri belirlenmiştir; bu kriterlerin tanımlanmış olduğu en sık tercih edilen tanılama araçlarının son versiyonları “Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El kitabı (DSM-5)” ve “Uluslararası İstatistiksel Hastalık Sınıflandırması ve İlgili Sağlık Sorunları (ICD-11)”’dır. DSM-5’e göre DEHB tanısı konulabilmesi için dikkat veya aşırı hareketlilik/dürtüsellik ile ilgili en az birkaç semptomun 12 yaşına kadar görülmüş olması gereklidir. Bu belirtilerin birçoğu en az iki farklı ortamda görülmelidir (örn. evde, okulda ya da işte; arkadaşlarla ya da akrabalarla; diğer etkinliklerde).
DSM’5’e göre “Dikkat eksikliği” için tanımlanmış olan 9 semptomdan 17 yaş üzeri kişiler için 5, 17 yaş altındakiler için 6 semptomun görülmesi gerekmektedir. Bu semptomlar: 1. Dikkatini ayrıntılara verememe ve dikkatsizce hatalar yapmak, 2. Görevlerinde veya oynadığı oyunlarda dikkati sürdürmede zorluk, 3. Kendisiyle konuşulurken dinlemiyormuş gibi görünme, 4. Yönergeleri izleyememe/ görevlerini tamamlayamama, 5. Görev ve etkinlik düzenlemede problemler (dağınık/düzensiz çalışmak, zaman yönetiminin kötü olması), 6. Bilişsel çaba gerektiren işlerden kaçınma, 7. Eşya, işler için gerekli şeyleri kaybetme, 8. Dikkatin dış uyaranlarla çabuk dağılması, 9. Günlük işlerde unutkanlık (telefona dönme, fatura ödeme, randevulara uyma vb.)
“Hiperaktivite” için de 9 semptom tanımlanmıştır ve 17 yaş üzeri kişiler için 5, 17 yaş altındakiler için 6 semptomun görülmesi gerekmektedir. Bu semptomlar: 1. Kıpır kıpır olmak, 2. Oturması beklenen yerlerde yerinden kalkmak, 3. Uygun olmayan yerlerde ortalıkta koşuşturma veya yetişkinlerde huzursuzluk, 4. Oyun veya zaman geçirme etkinliklerinde sessiz kalamamak, 5. Çoğu zaman hareket halinde olmak, 6. Çoğu zaman çok konuşmak, 7. Soru tamamlanmadan cevap vermek, 8. Sırasını beklemede zorluk, 9. Başkalarının sözünü kesme ve araya girme.
Hastalık üç grup altında değerlendirilir: 1. Birleşik görünüm, 2. Dikkatsizliğin baskın olduğu görünüm, 3. Hiperaktivite/dürtüselliğin baskın olduğu görünüm.
DEHB bebeklik çağında görülebiliyor olsa da tanı konulması zor olduğundan daha sonra tanı almaktadır. Beşiğinde çok hareketli olmak, az uyumak veya fazla ağlamak gibi davranışlar görülebilir.
Çocukluk döneminde ise okul ortamında sırasını bekleyemeden atlayarak cevap veren, yapılacak iş veya sınavlara bir anda atlayan ancak sadece birkaç soruyu yapıp devam edemeyen davranışlar görülebilir. Ev ortamında ebeveynlerin verdiği basit işleri dahi yerine getirmekte zorlanabilirler ve ebeveynin birçok defa istemesi gerekebilir. Dürtüsellik ve hazzı erteleyememe, kazalara yatkınlık diğer özelliklerdir. DEHB olan çocukların büyük bir bölümünde agresyon ve karşı gelme gibi davranış problemleri görülebilir. Çocukluk döneminde destek çoğu zaman aile ve öğretmenlerden alındığından, çoğu DEHB olan zeki çocuk semptomları bu koruyucu ortamdan uzaklaştıktan sonra gösterir. Evden ayrılıp, bağımsız olmaları gereken zamana geldiklerinde bir anda öngörü ve planlama eksiklikleri problemlere yol açmaya başlar.
Bazı yakın dönemli çalışmalar ise semptomların 12 yaşından sonra başladığı bir “geç-başlangıçlı DEHB” grubu olabileceğini öne sürmektedir. Semptomlar, ek hastalıklar ve işlevsellikteki bozulma çocukluk çağında başlayan DEHB ile benzer olmakla birlikte bilişsel ve genetik profillerinin farklı olabileceği düşünülmektedir.
“DEHB olan kişiler kesinlikle dikkat veremez” gibi bir durum doğru değildir. Dikkat özellikle yeni ve ilginç bir görev/durum (hobiler, bilgisayar oyunu, önemli bir konuşma) söz konusu ise kısa süreli şekilde sürdürülebilir. Bozuk dikkat daha çok uzun süre dikkat gerektiren sıkıcı ve rutin işler söz konusu olduğunda görülür ( örneğin bir yönergeyi veya postaları okumak, form veya resmi belgeleri doldurmak, ev işlerini organize etmek.
Yalnızca dikkat bozukluğu bulunan ancak hiperaktivite ve dürtüselliği bulunmayan kişiler düşünmek ve yeni fikirler üretmekte çoğunlukla yavaş olabilirler, soruları yanıtlarken kararsız kalabilirler, gereksiz ayrıntılarda kaybolabilirler.
DEHB’de ayrıca bir tür aşırı dikkat olan “hiper-fokus” tanımlanmıştır. Bu durum kişinin çok ilginç bulduğu aktiviteler (internet ortamında takılmak gibi) sırasında görülür. Hiç ara vermeden saatlerce yoğun dikkatli şekilde kalabilirler. Bu nedenle DEHB hem dikkat eksikliği hem de dönemsel olarak görülen aşırı-dikkat hali ile tanımlanabilir. Yani problem kişinin dikkatini verememesi değil “gerekli olduğunda dikkatinin verememesidir”. Tüm bu nedenlerle kişiler çevrelerinden tembel olmak veya motive olmamakla suçlanabilirler, oysa bu doğru değildir, sadece dikkat vermeyi istemek, bunu sağlamak ve sürdürmek için yeterli değildir.
Hiperaktivitenin çocuklarda ve yetişkinlerdeki görünümü farklıdır. Yetişkinlerde çocuklardaki gibi yerinde duramama ve kıpır kıpır olma şeklinde görülmeyebilir. Hiperaktivite için örnekler sandalyede sallanmak, oturduğu yerden sıkça kalkmak, oda içinde gezinme, ara vermeden konuşmak, ofis işlerine katlanamamak, bir şeyleri atmak veya vurmak ve dinlendirmeyen uyku hali olabilir. Çoğu kişi hiperaktivite ile yoğun egzersiz yaparak başa çıkmaya çalışabilir, bu nedenle vücudu aşırı zorlamaya bağlı yaralanmalar görülebilir.
Çoğu zaman hiperaktivite ve dürtüsellik bir arada görülse de her zaman böyle olmayabilir. Dürtüsel davranışlar “bir şeyi düşünmeden yapmak” olarak tanımlanabilir. Bir anda bir şeyler söyleme, çok para harcama, yeni projelere hızlıca atlama, bir anda işten ayrılmak, hızlıca yeni ilişkilere başlamak, haz verici etkinlikleri erteyelememek şeklinde görülebilir. Sonuçta yakın ilişkilerde, iş yerinde ve finansal durumda sorunlara yol açar. Dürtüsel yeme ataklar hem kişinin huzursuzlukla başa çıkmak için gösterdiği bir davranış olabilir hem de erteleyememenin sonucu olabilir. Yine heyecan arayışı (yenilik arayışı) da dürtüsellikle yakından ilişkilidir ve “kazalara yatkınlık, aşırı hız yapma, trafikte riskli davranışlarda bulunma, riskli cinsellik, kavga çıkarma, sıklıkla iş veya partner değiştirme” şeklinde görülebilir.
- Birleşik görünüm: Dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik birlikte görülür ve klinik olarak en sık görülen tiptir. Bu üç semptom grubundan hiperaktivite zamanla en çok değişikliğe uğrayandır, çocuklukta görülürken yaş ilerledikçe azalabilir ve daha kolay başa çıkılabilir hale gelebilir. Dışarıdan hiperaktif gözükmese de birçok kişi iç sıkıntısı ve huzursuzluk halini deneyimlemeye devam edebilir.
- Dikkatsizliğin baskın olduğu görünüm: Dalgın görünümlü, içe kapanık, yavaş, şüpheci, katı kişiler olabilir. Bazense daha mükemmeliyetçi oldukları görülür. Başarısızlık korkusu yaşayabilir ve kontrolü kaybettiklerinde paniklerler. Kız çocukları ve kadınlarda görülme sıklığı daha yüksektir. Çocukluk çağında tanı alma olasılıkları düşüktür. Özellikle zeki olan kişiler dikkat problemleri ile uzun yıllar başa çıkabilirler ve altta yatan DEHB’nin gizlenmesine neden olabilir. İşlerin zorluk düzeyi arttıkça özellikle de üniversite döneminde aileden ayrılma ile semptomlar görünür olmaya başlayabilir.
- Hiperaktivite/dürtüselliğin baskın olduğu görünüm: Bu alt tip klinikte en az görülen gruptur ve bu tipin geçerliliği ile ilgili bilimsel veri daha azdır. Dikkat problemleri olmayan meşgul ve dürtüsel kişiler olarak tanımlanabilir. Epidemiyolojik çalışmalarda daha çok yetişkinlerde görüldüğü gösterilmiştir.
Öncelikle tanı alan kişinin hastalıkla ilgili bilgilendirilmesi birincil öneme sahiptir. DEHB’nin sadece “moda bir tanı” olmadığı, bilimsel verilere dayandığı, tedavisiz kalmanın olası sonuçları (okul ve işte kapasitesinin altında performans göstermek, sık iş ve partner değiştirmek, trafik kazaları, bağımlılık sirki, düşük özgüven, kronik yorgunluk ve uyku problemleri gibi) hakkında hastalar ve yakınları bilgilendirilmelidir.
İlaç tedavisinde stimulan (uyarıcı) ilaçlar birinci sıradadır, bunlar arasında kısa veya uzun etkili metilfenidat preparatları en çok kullanılan ajanlardır. FDA onaylı stimulan olmayan ajanlar arasında atomoksetin ve α-agonistleri (klonidin, guanfasin) bulunmaktadır. FDA onayı olmasa da tedavide tercih edilen ilaçlar arasında antidepresanlar (özellikle bupropiyon, venlafaksin, reboksetin) ve modafinil bulunmaktadır.
Özellikle stimulan ilaçların bağımlılık riski bulunup bulunmadığı hastaların kafasında soru işareti yaratabilir. Ancak hastaların özellikle uzun etkili metilfenidat kullandıklarında bunu alışkanlık yaratıcı bulmadıkları bilinmektedir. Hastalar hekimlerinin önerdiği şekilde ve dozda kullandıklarında ilaçların kötüye kullanım riski bulunmamaktadır.
Eğer DEHB tanısı konulan kişinin kaygı bozukluğu, depresyon veya alkol kullanım bozukluğu gibi ek bir hastalığı varsa genellikle öncelikle en şiddetli ve sorun yaratan bozukluğun tedavi edilmesi önerilir. Bu hastalıkların semptomları DEHB tedavisi için verilen ilaçların faydalarının anlaşılmasını engelleyebilir.
Bilişsel davranışçı terapinin (BDT) DEHB’de etkili olabileceğine dair bilimsel veriler mevcuttur. BDT modeline göre, ana semptomlar nörobiyolojik alt yapıya sahiptir ve buna ek olarak bilişsel yaklaşım ve davranışlar semptomların şiddetini etkilemektedir. İlaçlar ana semptomları tedavi etmek için kullanılır, ancak kişinin geliştiremediği bazı yetileri ( planlama gibi alanlarda) değişmeyebilir. Bu nedenle ilaçlara ek olarak BDT kişinin pratik yeteneklerini geliştirmek, kaçınma davranışları gibi problemleri çözümlemek ve kendisi ile ilgili olumsuz algısını değiştirmek için kullanılabilir.
DEHB’de koçluk kişinin stratejiler, yetiler ve DEHB’nin semptomları ile başa çıkmada faydalı olacak davranışlar geliştirmesine yardımcı olan psikososyal bir uygulamadır. Çoğu koçluk programı BDT yaklaşımı üzerine kurulmuştur ve planlama, zaman yönetimi, hedef tanımlama, sorun çözme üzerine odaklanır. Koçluk ve BDT arasında benzerlikler olduğu gibi birtakım farklılıklar da mevcuttur. Koçlukta kişinin DEHB nedeniyle biyolojik olarak yönetici işlevlerinde belirli problemler olduğu bu nedenle yeti odaklı müdahaleler ile bunların düzeltilmesi hedeflenir. BDT’de ise kişinin DEHB ile büyümüş olmak sonucunda beklenmedik problemlerle karşılaştığı; bu nedenle kendisi, dünya ve geleceği ile ilgili işlevsel olmayan düşünce ve inançlara sahip olduğu kabul edilmektedir ve bunlar üzerine çalışılır. Koçluk daha pragmatik, davranışsal ve hedef odaklı iken, BDT daha içgörü odaklı ve entelektüel bir yaklaşıma sahiptir. Koçlukla ilgili bilimsel veriler yakın zamanda oluşmaya başlamıştır. Araştırmacılara göre bu uygulamayı yapacak kişilerin BDT konusunda bilgili olması, ruh sağlığı alanında çalışıyor olması gereklidir.
1.Boland, R., M. Verdiun, and P. Ruiz, Kaplan & Sadock’s synopsis of psychiatry. 2021: Lippincott Williams & Wilkins.
2.Faraone, S.V., et al., The worldwide prevalence of ADHD: is it an American condition? World psychiatry, 2003. 2(2): p. 104.
3.Association, A.P., Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5. 2013: American psychiatric association.
4.Doernberg, E. and E. Hollander, Neurodevelopmental Disorders (ASD and ADHD): DSM-5, ICD-10, and ICD-11. CNS Spectrums, 2016. 21(4): p. 295-299.
5.Chandra, S., J. Biederman, and S.V. Faraone, Assessing the validity of the age at onset criterion for diagnosing ADHD in DSM-5. Journal of attention disorders, 2021. 25(2): p. 143-153.
6.Kooij, J.S., Adult ADHD: Diagnostic assessment and treatment. 2021: Springer Science & Business Media.
7.Hupfeld, K.E., T.R. Abagis, and P. Shah, Living “in the zone”: hyperfocus in adult ADHD. ADHD Attention Deficit and Hyperactivity Disorders, 2019. 11: p. 191-208.
8.Matheson, L., et al., Adult ADHD patient experiences of impairment, service provision and clinical management in England: a qualitative study. BMC Health Services Research, 2013. 13(1): p. 184.
9.Young, Z., N. Moghaddam, and A. Tickle, The Efficacy of Cognitive Behavioral Therapy for Adults With ADHD: A Systematic Review and Meta-Analysis of Randomized Controlled Trials. Journal of Attention Disorders, 2020. 24(6): p. 875-888.
10.Prevatt, F., Coaching for College Students with ADHD. Curr Psychiatry Rep, 2016. 18(12): p. 110.