
Dün, bana kalırsa 2024 kışının son günüydü. Son en soğuk gündü yaza girmeden önce.
Ülkemizin bir çok yerinde çok şiddetli don olayları yaşandı. Açan meyve çiçekleri dondu, olgunlaşmaya başlayan meyveler/sebzeler tamamen dondu. Tahıllarda da keza aynı durum geçerli oldu. Geçtiğimiz bir iki gün içerisinde yaşanan bu afetin faturası çok ağır olacak, bu çok belli.
İklim değişimi kendini her yıl daha şiddetli bir şekilde gösteriyor. Mart'ın ortasında 30 derecelere çıkan hava sıcaklığı, iki gün içerisinde 0 derecelere gelebiliyor. Bu hızlı değişimlere bizler giysilerimizi değiştirip, zaten hali hazırda yaşadığımız korunaklı yapılarda adaptasyon sağladığımızı düşünüyoruz ama bilimsel çalışmalar bunun hiç de böyle olmadığını gösteriyor.
Hızlı değişen iklim koşulları, temelde 3 farklı organımızı derinden etkiliyor. Bunların başında beynimiz geliyor. Hızla artan sıcaklıklar ve aynı hızda düşen sıcaklıklar beynimizde "stres algısının" yükselmesini sağlıyor. Böyle olunca stresi bir türlü vücudumuzdan atamayan, kronik strese sürekli olarak maruz kalan bir hale geliyoruz. Sürekli bir şekilde yaşanan kronik stres, ve ayrıca iklim krizinin yaşattığı sıcaklık/soğukluk afetleri bizlerde travmalara neden oluyor. Ve yaşadığımız bu travmalar beynimizde kalıcı değişikliklere sebebiyet verebiliyor. Yapılan bir çok bilimsel çalışmada, özellikle artan sıcaklıkların bilişsel performansımızı çok kötü yönde etkilediği, artan güneşli gün sayısının özellikle "uykusuzluk problemini" tetiklediği bir dünyaya doğru ilerlemiş durumdayız. Bu ve bunun gibi daha yüzlerce nedenden kaynaklı olarak, gelecek adına "mental sağlık" tüm konu başlıklarının en tepesinde yer alacak gibi duruyor.
İklim krizinin en çok etkilediği ikinci organımız, aslında cildimiz. Mesela geçtiğimiz bir kaç gün içerisinde yaşadığımız aşırı soğuklardan dolayı, eminim bir çoğumuzun dudak kenarlarında "soğuk yanığı" olarak tanımlanan, acılı bir gerginlik yaşanmıştır. Cilt kuruluğu temelinde yaşanan sıkıntıların giderek artması, cildin güneş ışığına çok fazla maruz kalması temelinde de artan lekeler, benler, kırışmalar da iklim krizinin bizlere armağanı oluyor.
Ve yapılan bilimsel çalışmalar, yaşanan bu ani hava değişimlerinden dolayı yaşanan sıcaklık farklarından kaynaklı, özellikle vücudumuzun elektrolit dengesini korumak, susuzlukla mücadele etmenin giderek zorlaştığını ortaya koyan yayınlar bize şunu diyor: İklim krizi böbrek sağlığımızı giderek artan oranda tehdit ediyor. Tam da bu nedenle özellikle elektrolit dengemize, su tüketimimize çok daha fazla dikkat etmemiz gereken bir dünyaya doğru gidiyoruz.
İklim krizi bize şunu söylüyor: Doğaya, sahip olduklarımıza daha fazla sahip çıkmayı, doğayla olan temasımızı alabildiğine arttırmayı, bir karış toprağın, bir bardak suyun, bir nefes havanın bile değerini bilerek geleceğe ilerlemenin, tüm bunların her birinin farkındalığı ile geleceğe ilerlemenin kıymetini bilmemiz gerektiğini söylüyor.
Gelecek adına yapılacak çok işimiz var.