
Bugüne kadar verilen binlerce örnek, aslında ileri dönüşümün pratik uygulamalarını sergilerken, temelde “#Biyoekonomi” çatısı altında toplanan, beşinci endüstri devriminin üretim-tüketim modeliyle ilişkilidir. Yani tüm faaliyetler biyoekonomi şemsiyesi altında şekillenmektedir. Ülkeler, biyoekonomi strateji planları ile bu alandaki yol haritalarını belirlemekte ve büyük bir sistemin alt başlıklarını oluşturuyorlar.
Türkiye'nin biyoekonomi alanında ilerleyebilmesi için izlenmesi gereken adımlar şu şekilde özetlenebilir:
1. Bitkisel Hammadde Kurutma ve Etkin Dondurma Teknolojileri Geliştirilmelidir:
Türkiye, bitkisel hammaddelerin kurutulması ve etkin dondurulması için yenilikçi teknolojiler geliştirmeli ve bunları yaygınlaştırmalıdır. Bu süreçlerde, güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalı, ayrıca Türkiye'nin sahip olduğu jeotermal enerji gibi büyük kaynaklardan da faydalanılmalıdır. Kurutma sistemlerinin mobil hale getirilmesi, taşınabilir ve esnek bir çözüm olabilir.
2. Bitkisel Ekstraksiyon Teknolojileri Yaygınlaştırılmalıdır:
Bitkisel ekstraksiyonlar, yalnızca antioksidanlarla sınırlı kalmamalı; uçucu yağlar, sabit yağlar, bitkisel proteinler ve lifler gibi diğer bileşenler de ekstrakte edilmelidir. Türkiye, bu alanda bitkisel ekstrakt üretiminde dünya çapında bir merkez olabilir. Bu teknoloji, toplumda yaygınlaştırılmalı ve doğru kullanımı konusunda farkındalık oluşturulmalıdır.
3. Biyoreaktör Teknolojileri Öğrenilmelidir:
Biyoreaktörlerde nelerin üretilebileceği, nasıl üretilebileceği ve sürdürülebilir biyolojik bileşenlerin üretimi konusunda bilgi edinilmesi büyük önem taşımaktadır. Enzim üretimi ve farklı fermantasyon teknikleri biyoreaktörler aracılığıyla daha verimli hale getirilebilir. Türkiye, biyoreaktör teknolojilerine odaklanarak üretim devrimini hızla gerçekleştirmelidir. Bu alanda dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye de önemli adımlar atmalıdır.
4. Yalın Mühendislik ile Saflaştırma Teknolojileri Uygulanmalıdır:
Bitkisel ekstraksiyonlar ve biyoreaktörlerle elde edilen biyoaktif bileşenlerin yüksek saflıkta elde edilmesi için saflaştırma teknolojileri etkin bir şekilde uygulanmalıdır. Türkiye, bu alanda Active Pharmaceutical Ingredient (API) tesisleri kurmalı ve yalnızca ilaç üretiminden değil, örneğin biberiyeden carnosic asit veya aronya antosiyaninleri gibi doğal bileşenlerin saflaştırılması gibi alanlarda da yatırımlar yapmalıdır. Bitkisel ve biyoreaktör tabanlı API tesislerine olan ihtiyaç, biyoekonomideki en önemli adımlardan biridir.
5. Nanobiyoteknolojiye Geçiş Yapılmalıdır:
Dünya, endüstriyel nanobiyoteknolojiye geçiş yapmaya hazırlanmaktadır. API tesislerinde üretilen bileşenler, nanobiyoteknolojik yöntemlerle enkapsüle edilerek etkinlikleri artırılabilir. Nanobiyoteknoloji, bileşenlerin düşük dozlarda etkinliğini artırarak yaygın kullanımını sağlayan büyük bir potansiyele sahiptir. Türkiye'nin bu alanda güçlü adımlar atması, biyoekonomiyi daha verimli hale getirecektir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin biyoekonomi ve ileri dönüşüm alanlarında atacağı adımlar, sadece çevresel ve ekonomik kalkınmayı desteklemekle kalmayacak, aynı zamanda küresel biyoteknolojik dönüşüm sürecine entegre olmayı mümkün kılacaktır. Bu stratejik adımlar, Türkiye'nin biyoteknolojik üretim süreçlerinde güçlü bir konuma gelmesini sağlayacak ve ülkenin biyoekonomi alanında lider bir rol oynamasına olanak tanıyacaktır.