Hep merak ettiğim bir nokta vardı: Deneysel çalışmalarda 36 hafta boyunca insanlara portakal suyu içirmişler ya da 1-2 kapsül narenciye antioksidanları vermişler ve kognitif (bilişsel) performanslarını ölçmüşler. Ve kayda değer artışlar sağlamışlar.. Ya da depresyondaki gençlere haftalar boyunca narenciye antioksidanlarını verip, onların depresyondan nasıl kurtulduklarını gözlemlemişler..
Peki ya nasıl?
Hangi moleküler mekanizma ile portakal kabuğu antioksidanları bunu sağlıyor? Sanırım bilim insanları bunun cevabını biraz daha net vermeye başladılar. Narenciye antioksidanları özellikle beyinde TGF-β1 (Transforming Growth Factor Beta 1) verilen bir nörodüzenleyicinin düzeyini arttırdığını bulmuşlar. Bu da doğrudan yeni sinaps oluşumlarına ve hafızanın güçlenmesine neden oluyormuş. Yeni nöron bağlantıları, konuşmayı düzenliyor, öz güveni arttırıyor, gelecek adına umutla bakmamızı sağlıyor bir bakıma..
Market rafında duran tek bir portakaldan, bizim Localvore Biotechnology olarak üzerinde çalıştığımız ardışık ekstraksiyon yöntemlerimizle elde ettiğimiz "portakal kabuğu flavonoidleri"nin görüntüsü de bu şekilde. Kristal halde.
Portakal adına sabah biraz daha detaylı literatüre bakayım dedim de, gerçekten geleceğimize ışık tutacak, ülkenin geleceğine, gençlere, yaşlılara, hepimize "derman olacak" nice bileşeni barındırıyor içerisinde.
Küçük bir ekleme de yapmak istiyorum.. Bu yaşamda sahip olduğumuz en büyük hazine, beynimiz.. İçerisinde neler yok ki?
En sevdiğimiz insanlarla yaşadığımız hatıralar orada..
İlk kez yasemin çiçeğini kokladığımızda, ya da yağmur sonrası açan güneşin altında aldığımız toprak kokusu orada..
Bu hayatta karnımız ağrıyana kadar güldüğümüz anılarımız orada..
Sinemaya ilk gittiğimizde yaşadığımız heyecanlar orada..
Üniversiteyi bitirdiğimizde ailemize yaşattığımız gurur, anne-babamızın gözlerindeki o ışıltı orada..
Uğruna gece-gündüz çalıştığımız, kendimiz ve daha çok sevdiklerimiz için kurmaya çalıştığımız geleceğimiz, alın terimiz orada..
Varlığını, birliğini, dirliğini sonuna kadar savunduğumuz "vatanımız" da orada..
Ve bizler o hatıraları, o anıları, geleceğe bizleri taşıyacak olan o organımızı bir bütün olarak korumalı, geleceğe olacak katkılarına engel olmamalıyız. Tam da bu nedenle aslında bu hayatta yapmamız gereken, asla ertelememiz gereken, asla ihmal etmememiz gereken tek şey "kendi sağlığımız"..
Kendi sağlığımızı korumamız için de doğa bize sonsuz seçenek sunuyor.
Hep derim, yaşam tercihlerden ibaret.. Mutlulukla, sağlıkla yaşamak da bizim elimizde, yoğun stres ve mutsuzlukla geçen bir yaşamda.. İkisi de bizim tercihimiz.