
Aşı reddi, bir kişinin ya da ailenin, kendisi veya çocuğu için aşı yaptırmayı bilinçli olarak istememesi anlamına gelir. Bu karar, genellikle aşıların zararlı olduğu düşüncesiyle, dini ya da kişisel inançlarla ya da yanlış bilgilendirme sonucu verilir. Oysa aşılar, bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en etkili yollarından biridir. Aşı olmayan kişiler, yalnızca kendilerini değil, çevresindeki yaşlıları, bebekleri ve bağışıklık sistemi zayıf bireyleri de riske atar. Bu yüzden aşı reddi sadece bireysel bir tercih değil, toplum sağlığını etkileyen ciddi bir sorundur.
Evet. Türkiye’de aşı reddi yıllar içinde ciddi oranda artmıştır. 2011 yılında yalnızca 183 olan aşı reddi sayısı, 2023 yılı itibarıyla 40 binin üzerine çıkmıştır. Bu artış, toplumda bağışıklığın zayıflamasına neden olmaktadır. Aile hekimlerinin raporlarına göre bazı aileler çocuklarını hiç aşılatmamakta, bazıları ise sadece belirli aşıları reddetmektedir. Bu durum özellikle kızamık gibi hastalıkların tekrar görülmesine yol açmakta, halk sağlığı açısından önemli bir risk oluşturmaktadır.
Aşı karşıtlığının artmasında birçok neden rol oynar. Sosyal medyada yayılan yanlış bilgiler, komplo teorileri, bazı dini yorumlar ve kişisel korkular insanları aşıdan uzaklaştırabilmektedir. Ayrıca pandemi sürecinde yaşanan kafa karışıklıkları da güven sorununu artırmıştır. Bazı kişiler yan etkilerden endişe etmekte, bazıları ise bağışıklık sisteminin doğal yollardan güçleneceğine inanmaktadır. Oysa bilimsel veriler, aşıların güvenli ve etkili olduğunu çok net biçimde göstermektedir.
Aşılar sayesinde yıllar önce kontrol altına alınan birçok bulaşıcı hastalık, bugün yeniden görülmeye başlamıştır. Kızamık, boğmaca, kabakulak gibi hastalıklar geçmişte çocukluk çağı rutin hastalıkları arasındayken, artık bazı bölgelerde salgın riski oluşturmaktadır. Bu durumun en büyük nedeni aşı kapsayıcılığının düşmesi ve aşı reddindeki artıştır. Oysa bu hastalıklar sadece hafif döküntülerden ibaret değildir; zatürre, beyin iltihabı ve hatta ölümle sonuçlanabilmektedir. Aşıyla önlenebilecek hastalıkların geri dönmesi, toplum bağışıklığının zayıfladığını gösteren önemli bir işarettir.
Sürü bağışıklığı, toplumun büyük çoğunluğunun aşılanması sayesinde hastalıkların yayılmasının engellenmesidir. Bu koruma, bağışıklık sistemi zayıf olanlar veya tıbbi nedenlerle aşı olamayanlar için hayati önem taşır. Eğer yeterince kişi aşı olmazsa, bulaşıcı hastalıklar hızla yayılır. Aşı reddi arttıkça, sürü bağışıklığı zayıflar ve salgın riski artar. Toplumun tamamı için güvenli bir ortam ancak yüksek aşılanma oranlarıyla mümkün olabilir.
Aşı yaptırmama kararı ilk bakışta bireysel bir hak gibi görülebilir. Ancak bu kararın sonuçları yalnızca kişiyi değil, tüm toplumu etkileyebilir. Aşı uygulanmayan bireyler, hastalığı farkında olmadan başkalarına bulaştırabilir. Özellikle okul çağındaki çocuklar arasında aşılama oranı düşerse, bulaşıcı hastalıklar hızla yayılabilir. Bu nedenle toplum sağlığını tehdit eden bu durum, bireysel bir tercih olmanın ötesindedir. Unutmamak gerekir ki, hak ve özgürlükler, başkalarının sağlığını tehlikeye atmadığı sürece anlamlıdır.
Aşılar, bilimsel olarak en sık denetlenen sağlık uygulamalarından biridir. Üretim süreçleri, içerdikleri maddeler ve etkileri sıkı testlerden geçer. Nadir yan etkiler görülebilse de bunlar genellikle hafif ve geçicidir. Aşıların yararları, bu küçük risklerden çok daha fazladır. Tüm dünyada milyarlarca insana uygulanan aşılar sayesinde çiçek hastalığı gibi ölümcül hastalıklar ortadan kalkmıştır. Aşılar güvenli ve etkilidir; bu konuda bilimsel veri çok nettir.
Aşı konusunda doğru bilgiye ulaşmak her zaman kolay olmayabiliyor. Sosyal medya ve çevreden duyulan yanlış bilgiler, insanlarda kaygıya neden olabiliyor. Bu yüzden toplumun aydınlatılması büyük önem taşıyor. Sağlık çalışanlarının halkla açık ve güven verici iletişim kurması, medyada bilime dayalı içeriklerin daha görünür olması gerekiyor. Aşıların nasıl çalıştığı, ne içerdiği, neden önemli olduğu basit bir dille anlatılmalı. Özellikle okullarda ve aile hekimliği düzeyinde bilinçlendirici çalışmalar yaygınlaştırılmalıdır. Toplumun doğru bilgiyle buluşması, aşı güvenini artırmanın en etkili yoludur.
Bugün alınan her aşı kararı, yarın daha sağlıklı bir toplumun temelini oluşturur. Aşılarla sadece bireysel değil, toplumsal bağışıklık kazanırız. Eğer aşı reddi artmaya devam ederse, çocuklarımız geçmişte neredeyse yok edilen hastalıklarla yeniden karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle aşılar bir tercih değil, gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur. Sağlıklı bir toplum ancak bilimsel gerçeklere dayalı kararlarla mümkündür. Aşı olmak; kendimizi, çevremizi ve toplumumuzu korumanın en güçlü yollarından biridir. Geleceği korumak, bugünkü tutumlarımızla mümkündür.
Aşılar hakkında toplumda birçok yanlış bilgi yaygın olarak dolaşmaktadır. En sık karşılaşılanlardan biri, “aşılar otizme neden olur” inancıdır. Oysa bu iddiayı destekleyen hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Bir diğer yanlış düşünce ise, “doğal bağışıklık aşıdan daha güçlüdür” fikridir. Oysa doğal yolla geçirilen hastalıklar kalıcı hasarlara ve ölümlere yol açabilir. Bazı kişiler de “aşılar zararlı kimyasallar içeriyor” diyerek aşıdan korkar. Oysa aşılar çok düşük dozda, güvenli maddeler içerir ve üretimleri sürekli denetlenir. Bu tür yanlış bilgiler, toplum sağlığını tehlikeye atmaktadır.
Aşılar, modern tıbbın insanlığa kazandırdığı en büyük koruyucu sağlık araçlarından biridir. Ancak son yıllarda Türkiye’de aşı reddi sayısında ciddi bir artış yaşanmaktadır. Bu durum, kızamık gibi önlenebilir hastalıkların tekrar görülmesine ve toplum bağışıklığının zayıflamasına neden olmaktadır. Aşıya yönelik yanlış bilgi ve güvensizlik, bireysel bir tercih gibi görünse de toplum sağlığı açısından ciddi sonuçlar doğurur. Sürü bağışıklığının önemi, aşıların güvenliği, toplumun doğru bilgiye ulaşması ve gelecek nesilleri koruma sorumluluğumuz bu yazının temelini oluşturmaktadır. Aşı reddiyle mücadelede bilime dayalı bilgi, toplumsal dayanışma ve güvene dayalı iletişim en güçlü araçlarımızdır. Unutulmamalıdır ki, bugün alınan aşı kararı yarının sağlıklı toplumunu inşa eder.
Demirdelen SF, et al. Dünden bugüne Türkiye’de aşılama ve aşı üretiminin tarihçesi. (2022)
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB). Türkiye’nin kısa aşı tarihçesi. (2021)
Doğan MB, et al. Çocuk Aşıları karşıtlığı ve tereddüdünün dünyadaki aşı politikaları ve Türkiye’deki mevzuat bağlamında değerlendirmesi: Geleneksel derleme. (2023).
Tamir TT, et al. Coverage of complete basic childhood vaccination and its variation by basic characteristics among children aged 12–23 months in 41 low- and middle-income countries: A Meta-analysis of demographic and health survey reports between 2015 and 2025. (2025).
Zhou EG, et al. Parental factors associated with measles–mumps–rubella vaccination in US children younger than 5 years. (2025)
Branda F, et al. Global measles surveillance: Trends, challenges, and implications for public health interventions. (2024).
Razai MS, et al. As whooping cough rates rise, we urgently need to increase maternal vaccination rates. (2024).
Fasce A, et al. A taxonomy of anti-vaccination arguments from a systematic literature review and text modelling. (2023).
Holford DL, et al. Psychological profiles of anti-vaccination argument endorsement. (2023)
Palache A, et al. Seasonal influenza vaccine dose distribution in 195 countries (2004–2013): Little progress in estimated global vaccination coverage. (2015)
Bush A, et al. World pneumonia day: Why do we still need it?. (2024).