Genellikle adolesan* dönemde başlayan, hormon duyarlı sebase bezlerin yoğun olduğu yüz, boyun, sırtın üst bölümü, göğüs ve omuzlarda ortaya çıkan, kronik inflamatuvar bir deri hastalığıdır. Akne, hastaların büyük bir kısmında erişkin dönemde sonlanırken bazılarında erişkin dönemde de devam edebilmektedir. Klinik bulguları açık ve kapalı komedonlar (beyaz ve siyah noktalar), deriden kabarık papül, püstül ve nodül gibi inflamatuvar lezyonlar** şeklinde görülebilir. Lezyonlarda ağrı ve hassasiyet olabilir. Akne lezyonları iyileşirken leke ve skar (iz) gibi problemlere neden olabilir. Bulgular özellikle yüz bölgesinde görüldüğünden psikolojik ve sosyal açıdan olumsuz etkileri olabilmektedir.
*Adolesan: Ergenlik.
**Lezyon: Genel olarak vücutta veya organizmanın bir bölgesinde meydana gelen patolojik, anormal değişiklikleri ifade eden bir tıbbi terimdir.
2010 yılında yapılan küresel hastalık yükü çalışmasında akne dünya nüfusunun %9,4’ünü etkilediği ve tüm hastalıklar içinde en yaygın sekizinci hastalık olduğu gösterilmiştir. Aknenin görülme sıklığı farklı ülke ve yaş gruplarına göre değişmekle birlikte adolesanlarda akne görülme sıklığı %35 ile %100 arasında değişmektedir.
Akne oluşumu ergenlik ile birlikte sebum üretiminin artmasıyla başlar. Kızlarda ergenliğin erken başlamasına bağlı olarak erkeklere göre daha erken yaşlarda görülür. Fakat genel olarak akne erkeklerde daha sık görülür ve daha şiddetli seyreder. Akne, hastaların çoğunda zamanla iyileşir. Ancak hastaların bir kısmında erişkin dönemde de devam edebilmektedir. Erişkin dönemde devam eden akne kadınlarda daha sık görülür.
Akne tanısı klinik bulgularla konulur. Akne lezyonları inflamatuvar olmayan ve inflamatuvar lezyonlar olarak ikiye ayrılır. inflamatuvar olmayan lezyonlar: Kapalı ve açık komedonlardır. Kapalı komedonlar diğer ismiyle beyaz noktalar, kıl folikülünün ucunun tıkanmasıyla oluşan deri renginde kubbe şeklinde kabarıklıklardır. Açık komedonlar diğer ismiyle siyah noktalar, ortası keratinle dolu geniş folikül açıklıkları olan kabarıklıklardır. inflamatuvar lezyonlar: Papül, püstül ve nodüllerdir. Papüller pembe renkli kabarıklıklardır. Püstüller, içi püy (irin) ile dolu olup ortası sarı renkli, tabanı kırmızı kabarıklıklardır. Nodüller, papüllere benzeyen fakat daha büyük ve ağrılı olabilen kabarıklıklardır.
Akne lezyonları iyileşirken özellikle skar gibi sonuçları olabilmektedir. En sık deriden çökük skarlar görülür. Bunun dışında deriden kabarık skarlar, koyu lekeler ve kızarıklıklar da görülebilir.
Aknede rutin laboratuvar testleri önerilmez. Fakat adet düzensizliği, kıllanma artışı, androjenik alopesi gibi semptomları olan veya medikal tedaviye dirençli hastalarda hormonal tetkiklerin yapılması gerekir. Özellikle polikistik over sendromu ve akne beraber görülebilir.
Akne oluşumunda dört temel olay söz konusudur: 1) Androjenlerin aktivitesiyle sebum üretiminde artış 2) Keratinositlerin çoğalmasıyla komedon oluşumu 3) Pilosebase folikülde inflamasyon oluşumu 4) Bakteriyel kolonizasyon.
Akne oluşumunda genetik ve çevresel faktörler etkilidir. Aile bireylerinde akne öyküsü varlığı akne oluşum riskini artırır. Akne oluşumunu etkileyen çevresel faktörler diyet, stres, uyku, kozmetik kullanımı ve ilaçlardır [3].
Akne ve diyet ile ilgili yapılan bir derlemede batı tipi beslenme, inek sütü kullanımı, whey proteini ve B12 vitamin takviyelerinin akneyi artırdığı; düşük glisemik indeksli diyet, omega-3 ve omega-6 takviyelerinin ise akneyi azalttığı öne sürülmüştür [7].
Yüz ve saçlar için kullanılan yağlı kozmetik ürünler akne oluşumunu tetikleyebilir. Yüzü yıkamak için kullanılan sabun gibi yıkama ürünlerinin çok fazla kullanımı da cildi tahriş ederek akneye neden olabilir.
Doğum kontrol ilaçları, lityum ve steroidler akne oluşumuna neden olabilir.
Akne tedavisinde aknenin şiddeti ve tipine göre topikal tedaviler, sistemik antibiyotikler, hormonal tedavi, izotretinoin, peeling, lazer, ışık sistemleri ve radyofrekans kullanılabilmektedir.
Topikal tedaviler: Topikal retinoidler, benzoil peroksit, antibiyotikler, salisilik asit ve azeleik asittir. Topikal tedaviler hafif şiddetli aknede tek başına veya diğer topikal ve oral tedavilerle birlikte kullanılabilir. İdame tedavilerinde de kullanılabilir. Tedavi başlangıcında kızarıklık, yanma gibi iritasyon yan etkileri olabilmektedir [6, 9].
Sistemik antibiyotikler orta ve şiddetli aknede kullanılabilmektedir. Tetrasiklinler (doksisiklin, minosiklin) ve makrolidler (azitromisin, eritromisin) aknede en sık kullanılan antibiyotiklerdir. Antibiyotik tedavisiyle birlikte topikal benzoil peroksit kullanımı antibiyotik direncini azaltır [6, 9].
Hormonal tedavi, kadın hastalarda geç başlangıçlı aknede, konvansiyonel tedavilere yanıt alınamayan durumlarda veya hormonal anormallikler (polikistik over sendromu gibi) eşlik ediyorsa tercih edilebilir. Kombine oral kontraseptifler, spironolakton, siproteron asetat ve flutamid hormonal tedavide kullanılan ilaçlardır [6, 9].
İzotretinoin, orta ve şiddetli aknede, sistemik tedavilere yanıt alınamayan durumlarda ve skar oluşumuna yatkın olan hastalarda tercih edilen çok etkili bir ilaçtır. 1982 yılından beri kullanılan bu ilacın en önemli yan etkisi teratojenitedir. Bu nedenle doğurganlık çağındaki kadınlarda gebelik testi takibiyle kullanılmalıdır [6, 9].
Aknede lazer, ışık sistemleri ve radyofrekans birinci basamak tedaviler olmamakla birlikte diğer tedavilere destek amaçlı veya sistemik tedavinin kullanılamadığı durumlarda tercih edilebilir.
Akne iyileşme sürecinde skar oluşabilir. En sık deriden çökük skarlar oluşur. Deriden kabarık skarlar, koyu lekeler ve kızarıklıklar da görülebilir. Skar oluşumunda bireysel faktörlerin yanı sıra tedaviye başlanmasında gecikme, tekrarlayıcı akne, erişkin dönemde başlayan akne ve ailede akne skar öyküsünün olması gibi pek çok faktör de skar oluşum riskini artırır. Skar oluşum riski azaltmak için medikal tedaviye zaman kaybetmeden başlanmalıdır. Lezyonlar elle sıkılmamalıdır. Çoğu zaman tedaviye uyulmasına rağmen skar oluşumu kaçınılmaz olabilir. Akne tedavisi devam ederken skar tedavilerine de başlanabilir [10].
Akne skar tedavilerinde cerrahi tedaviler (subsizyon, panç, eksizyon), kimyasal peeling, mikroiğneleme, radyofrekans, lazer tedavileri, dolgu ve mezoterapi gibi çok çeşitli tedavileri tek başına ve birlikte kullanılabilir.
- Günlük temizleme: Akşamları cilt makyaj ürünlerinden arındırılmalı ve cilde uygun tahriş etmeyen bir ürünle temizlenmelidir. Cildin yağlanma durumuna göre sabah rutininde de yıkama ürünü kullanılabilir [11].
- Cildi temizledikten sonra tonik uygulanması sebum üretimini azaltır.
- Sebum dengeleyici ve komedon oluşum riskini azaltan içerikler doktorunuza danışılarak kullanılabilir. Bunlar alfa hidroksi asitler (glikolik asit, laktik asit), beta hidroksi asitler (salisilik asit) ve retinol gibi ajanlardır.
- Nemlendirme: Nonkomedojenik, su bazlı ve yağsız ürünler tercih edilmelidir. Yağlı ciltler de nemlendirmeye ihtiyaç duyar.
- Güneş koruyucular ultraviyolenin etkilerini en aza indirmek için günlük rutinde kullanılmalıdır.
- Kozmetik kapatıcı amaçlı mat veya yarı mat fondötenler ve transparan pudralar tercih edilebilir.
- Yağlı saçlar yüzümüze temas ettiğinde akne oluşumunu artırabilir, saçtaki yağı arındırmak için düzenli yıkanmalıdır.
Akne yüzün kirli olmasından kaynaklanır.
Hayır. Aknede cildin sebum üretimi artmıştır. Fakat yüzü günde iki kereden fazla yıkamanın cildi tahriş etmekten başka bir faydası olmaz.
Akne karaciğerden kaynaklanan bir hastalıktır.
Hayır. Akne pilosebase bezlerin primer hastalığıdır. Karaciğer hastalıklarıyla ilgisi yoktur.
Akne sadece ergenlikte olur ve geçer.
Hayır. Hastaların bir kısmında erişkin dönemde de devam edebilmektedir.
Akneyi sıkmak hızlı iyileşmelerini sağlar.
Hayır. Akne lezyonlarının sıkılması tahriş ve bakteriyel enfeksiyon riskini artırır, skar oluşumuna neden olur.
Aknesi olan kişiler makyaj yapamaz.
Hayır. Aknesi olan kişilerin lezyonlarını kapatmak için yağlı olmayan makyaj ürünleri tercih edebilir.
Akne vulgaris, dermatologların en sık tanı koyup tedavi ettiği kronik bir cilt hastalığıdır. En sık adolesan ve genç erişkin dönemde karşılaşılır.
Klinik görünümü özellikle yüz başta olmak üzere sebum üretiminin yoğun olduğu bölgelerde açık ve kapalı komedonlar, papül, püstül ve nodül gibi çok çeşitli lezyonlar şeklindedir. Dış görünüşü etkilediğinden hastalar üzerinde psikososyal olumsuz etkileri olabilmektedir. Bu nedenle tedavi edilmesi gereklidir. Tedavi hastanın yaşı, aknenin şiddeti, aknenin tipine göre belirlenir. Topikal veya sistemik tedavilerin düzenli kullanılması önemlidir. Akne kronik bir hastalık olduğundan aktif lezyonların tedavisi sonrası devam tedavileri gereklidir. Tedavi sonrası bazı hastalarda skar tedavileri gerekebilir. Tedavi süresi ve sonrasında cilt bakım rutinine uyulması önemlidir. Cildin düzenli temizlenmesi, nemlendirilmesi, aknelerin sıkılmaması tedavi başarısını artırır.
1. Williams HC, Dellavalle RP, and Garner S, Acne vulgaris. (2012).
2. Vos T, et al., Years lived with disability (YLDs) for 1160 sequelae of 289 diseases and injuries 1990-2010: a systematic analysis for the Global Burden of Disease Study 2010. (2012).
3. Heng AHS and Chew FT, Systematic review of the epidemiology of acne vulgaris. (2020).
4. Heath CR and Usatine RP, Acne vulgaris. (2021).
5. Clark AK, Saric S, and Sivamani RK, Acne Scars: How Do We Grade Them? (2018).
6. Reynolds RV, et al., Guidelines of care for the management of acne vulgaris. (2024).
7. González-Mondragón EA, et al., Acne and diet: a review of pathogenic mechanisms. (2022).
8. Titus S and Hodge J, Diagnosis and treatment of acne. (2012).
9. Fox L, et al., Treatment Modalities for Acne. (2016).
10. Boen M and Jacob C, A Review and Update of Treatment Options Using the Acne Scar Classification System. (2019).
11. Conforti C, et al., Topical dermocosmetics and acne vulgaris. (2021).