Bir mucize gibi beklediğiniz miniğinize kavuştunuz. Peki, o an vücudunuzda neler oluyor herhangi bir fikriniz var mı?
Yaklaşık 40 hafta süren serüvende vücut adım adım bebeği büyütür ve geliştirirken bir yandan da doğum sonrası bebeğinizi beslemeniz ve büyütebilmeniz adına süt yapımı için kendisini fizyolojik olarak hazırlar. Anne, kendisinin ve bebeğinin artan gereksinimlerini karşılamak için depolarını düzenler, hormonlar tüm bu düzenlemeler için canla başla çalışır.
Anne sütü oluşumu ve salınımı; Doğum gerçekleştikten hemen sonra bir annenin bedeni bebeğini beslemek için fizyolojik olarak her koşulda hazırda beklemektedir. Doğum şeklinden bağımsız sadece hazır bekleyen fizyolojinin uyarılması ve tetiklenmesi gerekmektedir. Bu tetiklenme ise annenin bebekle buluşması ile başlamaktadır. Gebelik dönemi boyunca hazırlanan depolar ve doğum sonrası hormonların düzenlenmesi (özellikle oksitosin salınımı) ile anne bebeğinin sesini, kokusunu ve ağlamasını duyduğu an emzirme dönemi başlar. Anne ve bebeğin tentene teması ile bu süreç daha hızlı ilerler. Vajinal doğum sonrası anne sütünün salınımının tetiklenme süresi daha kısayken, sezaryen doğumda ameliyatın süresi, anestezinin türü (genel anestezide daha uzun sürebilir), annenin anestezi sonrası bireysel vücut yanıtına göre değişmekle birlikte vajinale göre bu süre biraz daha uzun olabilir. Fakat önünde sonunda anne sütünün salınımı için gerekli olan fizyolojik tetiklenme gerçekleşir. Bu nedenle annelerin doğum şekline bağlı olarak anne sütünün salınımı hakkında herhangi bir korku taşımalarına gerek yoktur. Korku, stres ve bilinmezliğin getirdiği kaygı yerine doğal sürece hakim olarak kendilerini bebekleri ile buluşacakları ilk ana odaklamaları çok daha verimli ve keyifli olacaktır.
Doğumdan hemen sonra yapılması gereken ilk şey annenin bebeğiyle kavuşmasıdır. Sağlık profesyonelleri olarak doğumdan sonra ilk yarım saat içerisinde bebeğin emzirilmesini tavsiye ederler. Buradaki bahsedilen emzirmeden beklentinin gerçekçi olmalıdır. Çünkü bu esnada bebeğin emme refleksinin yok denecek kadar az ve anne sütünün miktarının yaklaşık bir çay kaşığı kadar olduğunu unutmamak gerekir. Bu durumda ilk emzirmelerde büyük miktarlarda ve doğru bir kavrayışla emzirmenin gerçekleşmesi beklenmemelidir. Bu bekleyiş nedeniyle anne bebeğin doymadığı kaygısı geliştirip anne sütünün salınımını azaltan kullanımlara gidebilmektedir. Bu kaygının kontrolü açısından normal sürece hakim olunması son derece önemli. Bilgi güçtür.
Annenin bedeni her gün ortalama 700-800ml süt salgılar. Fakat ilk 5 gün gelen sütün (kolostrum-koyu ve sarı kıvamda olan süt) miktarı çok az ama bunun yanında besleyiciliği daha sonra gelen süte göre çok daha farklı olup çok küçük miktarları bile ciddi koruyucu faktörler içermektedir. Bu nedenle hem bebeğin mide kapasitesi nedeniyle hem de anneden gelen sütün kalitesinin farklılığı nedeniyle çok az miktarlar bile bebeğinizin sağlıklı bir şekilde beslenmesini sağlayacaktır. Annenin birçok nedenden dolayı sütünün yetmediğini düşünüp yaşamın ilk günlerinden itibaren formül mama, emzik veya biberon kullanımına başlaması bebeğin memeyi reddetmesine bu da dolayısıyla anne sütünün salınımının azalmasına neden olabilir. Hâlbuki burada annelerin kendilerine güvenmelerinin gücünü, fizyolojik olarak doğası gereği bebeğine her zaman yeteceğini ve her annenin sütünün kendi yavrusuna özel olduğunu bilmesinin bu süreci daha rahat ilerletebileceğini hatırlatmak istiyorum.
Enerji; Emzirme döneminde öncellikle annenin yeterli ve dengeli besin öğesi içeren (karbonhidrat, protein, yağ) artmış bir enerjiye ihtiyacı vardır. Anne sütünün üretilmesi başlı başına bir enerji gerektiren olgudur. Fakat sanılanın aksine bu üretim için gereken enerji iki veya üç kat değildir. Gereken enerji annenin depolarının durumuna, gebelik öncesi ve sonrası ağırlığına, yaşına, boy uzunluğuna, kronik hastalık varlığına ve yerleşmiş besin öğesi yetersizliği-dengesizliği duruma göre değişir ve bu nedenle en az bir kez bu ihtiyaçların hesaplanması için bir diyetisyenle görüşülmesi gerekmektedir. Bu süre boyunca 1800kkal altında zayıflama diyet yapılmamalıdır.
Protein; artan enerji ihtiyacı, doğum sonrası toparlanma ve sütün protein kalitesi için en önemli besin öğelerinden biri proteindir. Emzirme döneminde protein ihtiyacı sağlıklı kişilerde kısaca ağırlık x 0,8 + 10-20g (Hayvansal kaynaklı mı bitkisel kaynaklı mı besleniyor sorusuna ve bu kaynakların diyetteki oranına göre değişir) olarak düşünülebilir. Yine bu hesabın yapılabilmesi ve beslenme planınıza doğru dağıtımın sağlanması için en az bir kez diyetisyenle görüşme sağlanmalıdır.
Su; Sütün üretimi ve miktarı, artan enerji gereksinimi ile birlikte besin öğelerinin doğru şekilde kullanılması için emzirme döneminde su gereksinimi çok yüksektir. Bu dönemde günlük en az 8-12 bardak su tüketimi beklenmektedir. Su ve sıvı tüketimi özellikle sadece su içemeyen annelerde su, şekersiz veya az şekerli komposto, ayran ve meyve suyu ile desteklenebilir. Fakat sanılanın aksine çay, kahve, bitki çayı (bunlar diüretiktir, yani vücuttan daha fazla su atılımına neden olur) bu tüketime dahil edilemez. Dahil edilemediği gibi hatta her içilen çay, kahve veya bitki çayı hacmi için vücuttan atılan suyu yerine koymak adına en az o miktarda/hacimde su içilmesi gerekmektedir.
Folat, B12 Vitamini, Çinko ve Demir; Bu vitamin ve mineraller gebelik döneminde olduğu gibi emzirme döneminde de sadece annenin artan gereksinimleri ve toparlanmanın sağlanması için değil ayrıca bebeğin gelişimi ve sütün kalitesi için de son derece önemlidir.
D vitamini; beslenme ile D vitamini ihtiyacının karşılanması imkânsızdır. Bu nedenle günlük güneşlenme süresine dikkat edilmesi ve doktorunuza danışarak gerekli ise takviye kullanılması önemli olacaktır.
Enerji; bebeğin büyümesi ve gelişmesi için temel olarak enerjiye ihtiyacı bulunmaktadır. İhtiyaç olan enerji anne sütünde mevcuttur. Annenin beslenmesinden bağımsız olarak her annenin sütü ortalama olarak 69±7kkal/100ml enerji sağlar. Anne sütü kalorisi annenin beslenmesine bağlı değildir. Yetersiz beslenmiş annelerin sütü ile yeterli beslenmiş bir annenin sütünün enerjisi ortalama benzerdir.
Protein; büyüme, gelişme ve beyin gelişimi için gereksinim kilogram başına yüksektir. Annenin beslenmesi anne sütünün protein miktarını çok fazla değiştirmese de protein kalitesini (aminoasit türlerini ve dağılımını) etkilemektedir. Ayrıca kısa vadede protein miktarı annenin beslenmesinden etkilenmese de uzun vadede annenin depolarını ve kendi ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak protein gereksiniminin her iki yönden de önemli olduğunu vurgulamakta fayda var.
Yağ asitleri; Anne sütünün her 100 mililitredeki toplam yağ miktarı annenin beslenmesinden etkilenmese de yağ asidi çeşidi ve örüntüsü hem annenin depolarından hem de annenin beslenmesinden etkilenmektedir.
Demir, İyot, Folat ve Çinko; Hepsinin gereksinimi emzirme döneminde hem annenin ihtiyaçları hem de bebeğin büyümesi, gelişmesi, beyin gelişimi ve genel sağlık durumu için artmıştır. Emziren annelerin günlük diyetlerinde gereksinimi karşıladıklarından emin olmaları önemlidir. Folat hariç diğerlerinin anne sütündeki miktarı annenin beslenmesinden etkilenir. Fakat anne sütünün folat miktarı sadece annenin doğum öncesinden itibaren hazırlanan depolarından etkilenir.
A Vitamini; Doğumdan sonraki ilk 5 günde gelen kolostrum adı verilen sarı ve yoğun süt A vitamini yönünden çok zengindir. A vitamini içeriği hem annenin beslenmesinden hem de annenin gebelik döneminde hazırlık yaptığı depolarından etkilenir. Annede görülen A vitamini seviyesi düşüklüğü anne sütünün A vitamini seviyesinin düşmesine de neden olur. Fakat depolanan bir vitamin olduğu için günlük alınması elzem değildir.
C, B1, B2, B3, B6 ve B12 vitaminleri; Bu vitaminler depolanabilen vitaminler olmadığı için özellikle anne bu vitaminlerin gün alımı konusunda diyetinde son derece dikkatli olmalıdır. Gebelik öncesinde uzun süre doğum kontrol hapları kullanımı var ise emzirme döneminde anne sütünün B6 vitamini içeriğinin düştüğü görülmektedir. Bu durumda B6 ile desteklenmiş, zenginleştirilmiş besinleri tüketmek fayda sağlayacaktır. Herhangi bir hastalık nedeniyle veya uzun süre glütensiz bir diyet tükettiğiniz zamanlarınız olduysa veya intestinal cerrahi, gastrik bypass gibi ameliyat geçmişiniz varsa B vitamini alımı, emilimi ve kullanımı konusunda sorununuz olabilir. Emzirme döneminde artan gereksiniminizi karşılamak için diyet günlüğü tutarak B grubu vitaminleri içeren besinleri saymanız gerekebilir veya bu nedenle hekiminizin tavsiyesiyle takviye almanız gerekebilir.
Anne sütünün miktarını ve salınımını arttıran durumlar; annenin bebeğiyle olan her türlü teması, annenin bebeğinin kokusunu alması, ağlamasını duyması, anne ve bebeğin aynı odada uyuması, beş duyuyu aktifleştiren iletişim halinde olunması, annenin stresinin düzenlenmesi, su tüketiminin arttırılması ve yeterli uykudur.
Beslenmeye bağlı olarak anne sütünün kalitesi ve içeriğindeki bileşenlerin miktarı etkilense de anne sütünün hacimsel olarak miktarı sadece yukarıda sayılan etmenlere bağlıdır.
Diğer yandan emzirmenin doğru şekilde ilerlemesi de dolaylı olarak anne sütü salınımını etkiler. Yanlış emzirme tekniği, hep aynı memenin emzirilmesi, bebeğin memeyi doğru kavrayamaması, meme ucu bakımlarının doğru ve etkili yapılamaması ve gerekli anlarda sütün sağılmaması kaynaklı mastit gelişmesi dolaylı olarak emzirmenin sekteye uğramasına neden olabilir. Bu durumlarda yine anne sütünün miktarı etkilenecektir.
Annenin haftada 3 gün balık tüketmesinin bebekleri erken dönemde gelişebilecek egzamadan koruduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Ayrıca omega 3 doğum sonrası gelişen depresyon riskinden koruyucu faktör olarak bildirilmektedir.
Probiyotiklerden zengin beslenmenin veya belirli probiyotik suşlarının kullanımının yeni doğmuş bebeklerde gelişebilecek egzema ve kolik bulgularını azalttığı saptanmıştır.
Hamilelik sırasında tek tip yerine çok çeşitli beslenen kişilerin bebeklerinde atopik dermatit ve alerjik reaksiyonların gelişiminin düşük olduğu bulunmuştur. Yine benzer çalışmalarda sebze ve yoğurt tüketimi arttıkça bebeklerde alerjik reaksiyonların görülme sıklığının azaldığı vurgulanmaktadır.
Avustralya’da yapılan bir çalışmada düşük fodmap (kramp, gaz ve sancı yapıcı besinlerin diyetten çıkarılması) içeren besinlerle beslenmenin bebeklerde ağlama, acı çekme sürelerinde düşüşe neden olduğu tespit edilmiş. Fakat bu diyetin klasik Avustralya diyetine göre annenin stres durumunu azaltmada etkisi olmadığı saptanmıştır.
Diyetin çeşitliliğinin az olmasının, rafine pirinç ve şeker bazlı yiyecek ve içecekler gibi enerji açısından yoğun, besin açısından fakir gıdaların yüksek miktarda alınmasının yetersiz mikro besin alımına katkıda bulunduğu gösterilmektedir. Uzun vadede besin açısından fakir beslenmiş annelerin çocuklarında bodurluk/boy kısalığı, zayıflık ve özellikle demir, çinko, A vitamini yetersizlikleri görülmektedir.
Yeterli su alımına dikkat edin.
Protein alımınızı kontrol edin.
Haftada 2-3 gün balık tüketin.
Gaz yapan besinlerin tüketiminden sonra bebeğinizde ciddi ağlama krizleri ve gaz sancıları gözlemliyorsanız bu besinleri kısa süreliğine diyetten çıkarmanızda sakınca yoktur. Yalnız bu şekilde besinlerin diyetten çıkarılması bazı yetersiz besin öğesi alımına neden olabilir. Bu nedenle çıkarılan besinin sağladığı besin öğelerinin diyetinize eklendiğinden emin olun. Örneğin; kuru baklagilleri diyetinizden kısa süreliğine çıkarmaya karar verdiyseniz diyete posa, protein, magnezyum gibi minerallerin eklenmesi gerekir. Bu durumda kuru baklagil yerine et grubu ve sebze-meyve grubu besinler eklenerek yetersiz kalmanız engellenecektir. Yetersizliklerin önüne geçmek için mutlaka bir diyetisyenle bu süreci ilerletin.
Lohusa şerbeti, sütlü veya şerbetli tatlılar gibi şeker içeriği yüksek besinlerin tüketiminin süt yapımını artırdığı inancının yanlış olduğunu bilmelisiniz. Beslenmenizde fazla şeker alımından uzak durunuz.
Özellikle lohusalık döneminde anne kabızlık problemleri yaşayabilir. Yeterli posa alımının olduğundan emin olun. Bol bol mevsim sebzelerine ve meyvelerine yer verin. Renkli beslenin.
Yeterli kalsiyum ve magnezyum aldığınızdan emin olun. Günlük olarak süt ve ürünleri, fındık, badem, ceviz gibi kuruyemişler ve yulafı diyetinize dahil ediniz.
Fazla kafein tüketiminden uzak durun.
Deniz ürünlerinden özellikleri mikroorganizma bulaş olasılığı yüksek olanlardan ve ağır metal içerebileceklerden uzak durun.
Son dönemde en önemli sorunlardan biri olan tarım ilacı kalıntısı riskini göz önünde bulundurarak mevsime uygun sebze ve meyve tüketin. Güvendiğiniz tedarikçilerden (organik sertifikalı olması uygun olabilir) temin edin. Sırasıyla sirke ve karbonat gibi bekletme aşamalarından sonra bol suda yıkayarak tüketebilirsiniz.
Küflenmiş, acılaşmış, doğru depolama koşullarında saklanmamış, erimiş yeniden donmuş, raporlarla ve analiz sonuçlarıyla aflatoksin (küfün oluşturduğu toksinler) içerdiğini bildiğiniz ürünleri asla tüketmeyin. Bu toksinler anne sütüne geçmektedir.
Her gün en az 15-20 dakika güneşten yeterli düzeyde faydalanmak için açık havaya çıkarak yürüyüş yapabilirsiniz.
Annelerin emzirme döneminde dikkat etmesi gerekenlerin listesinin kabarıklığı sizi bunaltmasın, içgüdülerinize ve bilginin gücüne güvenin. Sağlıklı nesiller yetiştirmek adına sağlık profesyonelleri ile iş birliği içinde olun.
Sanılanın aksine şeker ve şekerli besinlerin tüketimi süt üretimini artırmaz. Bu besinler tüketildikten sonra bol su içme ihtiyacı duyulduğu için arttırıyormuş gibi algılanabilir. Fakat bu durum tamamen su tüketimi ile ilgilidir. Bol bol su tüketin.
Emzirme döneminde annenin gereksinimi hamilelik döneminden daha fazladır. Ama bu artan gereksinim asla sağlıklı bir bireyin alması gereken enerji ihtiyacının iki katı gibi bir değerde değildir. Bu ihtiyacınızın tam olarak saptanıp yeterli ve dengeli bir emzirme dönemi diyetine sahip olmak adına mutlaka en az bir kez diyetisyene başvurmalısınız.
Bebeğiniz için ilk 6 ay tek başına anne sütü yeterlidir. Su bile verilmesine gerek yoktur. Doğumdan sonra ilk 30 dakika içinde emzirme için anne ve bebeği kavuşmalıdır. Çeşitli örf, adet veya geleneklere bağlı olarak anne ile bebeğinin emzirme anından uzaklaştırılmasına neden olacak her türlü davranış yanlıştır.
İlk zamanlarda emzirme istenilen düzeyde gerçekleşmeyebilir. Bu annenin kendine güvenini azaltmamalı veya yetersiz hissedeceği bir duyguya kapılmasına neden olmamalıdır. Bu normal bir süreçtir. Bu süreçte bebeğinizin aç kaldığı düşüncesiyle biberon veya mamaya geçişte acele edilmemelidir. Bu evrede annenin sütü sağılarak kaşık biberon yardımı ile bebeğin ağzının içine yine emme refleksini de tetikleyecek şekilde yavaşça verilmelidir. Bu yöntemle hem anne sütü salınımı devam eder hem de bebek biberon gibi kolayca kavrayıp emebildiği bir araca yönelmez. Unutmayın ki yeni doğan bir bebeğin annenin memesinden süt emmesi biberondan emmesine göre daha zorlu bir durumdur. Bebek biberona yönelip memeyi reddedebilir. Bu nedenle böyle durumlarda kaşık biberon kullanılmalıdır.
Yalancı meme veya emzik kullanımına ihtiyaç yoktur. Bunların kullanımı erken doygunluk veya meme reddini dolaylı olarak doğurabilir. Bebeğin annenin memesine ve anneyle kuracağı en temel bağa ihtiyacı vardır. Bu yeni sürece hem anne hem de bebeğin adapte olmasını engelleyecek araçlara ihtiyaç yoktur.
Emzirme döneminde annenin beslenmesi anne sütünün kalitesini, bebeğin sağlığını ve annenin ruh ile beden sağlığını doğrudan etkiler. Anne ve bebek sağlığı için emzirme döneminde beslenme planı dengeli ve yeterli enerji, karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineral içerecek şekilde bireye özgü olarak en az bir kez bir diyetisyen tarafından düzenlenmelidir. Anne sütü oluşumu ve salınımı fizyolojik bir durumdur. Sadece bu fizyolojinin tetiklenmeye ihtiyacı vardır. Tetikleyicileri ve sekteye uğratanları bilmeniz sürecin konforlu bir şekilde ilerlemesini sağlayacaktır. Emzirme döneminde özellikle annenin artan ihtiyaçları ile bebeğin büyüme ve gelişmesi için diyet protein, demir, çinko, iyot ve posa yönünden zengin, meyve – sebze içeriği ve çeşitliliği yönünden yeterli planlanmalıdır. Emzirme döneminde birçok nedenden etkilenen yanlış inanışları öğrenmek, gereksinimleri bilmek ve maruziyetlerin etkisine hakim olmak annenin, bebeğin ve toplumun sağlığını dolaylı olarak değiştirecek ve iyileştirecektir. Bu nedenle emzirme dönemi beslenmenin inceliklerinin temelini kavranması son derece önemlidir.
Calvo-Lerma, J et al. Comprehensive Targeted and Quantitative Profiling of the Human Milk Metabolome: Impact of Delivery Mode, Breastfeeding Practices, and Maternal Diet. Molecular nutrition & food research (2024). Caut CM, Leach, and Steel. Dietary Guideline Adherence during Preconception and Pregnancy: A Systematic Review. Maternal & child nutrition (2020).
Eroğlu Samur G. Gebelik ve Emziklilik Döneminde Beslenme. Sağlık Bakanlığı Yayın No: 726 (2012).
Iacovou M et al. Randomised clinical trial: reducing the intake of dietary FODMAPs of breastfeeding mothers is associated with a greater improvement of the symptoms of infantile colic than for a typical diet. Aliment Pharmacol Ther (2018).
Kidd M et al. Something is wrong with your milk": Qualitative study of maternal dietary restriction and beliefs about infant colic. Canadian family physician Medecin de famille canadien (2019)
Smith TJ et al. Diets, Fruit and Vegetable Intake and Nutritional Status Among Children, Adolescents and Adults in the Philippines: A Scoping Review. Maternal & child nutrition (2024).
Uçar Z ve Öngün Yılmaz H. Nutrition in lactation: energy and macro nutrients. J Health Pro Res (2020).
Valentine CJ and Wagner CL. Nutritional Management of the Breastfeeding Dyad. Pediatr Clin N Am (2013).