
Laktoz intoleransı dünya genelinde %65-75 kadar görülen yaygın bir durumdur. Laktoz; süt ve süt ürünlerinde bulunan bir karbonhidrattır ve laktaz enzimi tarafından sindirilir. Bu karbonhidratın konsantrasyonu, hayvansal kökenli çeşitli süt türlerinde farklıdır. Anne sütünde 6-7 g/100 ml, inek sütünde 5-6 g/100 ml, koyun, keçi ve manda sütünde 4-5 g/100 ml'dir. Yoğurt türlerinde ise bu miktar 1-3 g/100 ml kadardır.
Laktoz intoleransı, hipolaktazi olarak bilinen laktaz üretim eksikliği nedeniyle süt ve süt ürünlerinde bulunan laktozun (süt şekerinin) verimli sindirilememesi durumudur. Bu durum, ince bağırsakta laktaz enziminin yetersiz üretilmesi veya tamamen eksik olması nedeniyle ortaya çıkabilir. Laktaz enzimi, laktozu glukoz ve galaktoz şekerlerine parçalayarak kan dolaşımına katılmasını ve vücut tarafından kullanılabilmesini sağlar. En yaygın formu, sütten kesilme sonrası laktaz üretiminin azalmasıyla ortaya çıkan primer eksikliktir. Bunun yanı sıra, gastrointestinal hastalıklar, yetersiz beslenme veya cerrahi müdahaleler gibi dış faktörler nedeniyle gelişen sekonder eksiklik de görülebilir. Daha nadir bir durum ise, iki kusurlu laktaz geninin kalıtımıyla ortaya çıkan konjenital laktaz eksikliğidir. Laktaz eksikliği durumunda, sindirilemeyen laktoz kalın bağırsağa ulaşır ve burada yük oluşturarak suyun çekilmesine dolayısıyla da ishale yol açabilir. Kalın bağırsaktaki mikroorganizmalar laktozu fermente ederek hidrojen, karbondioksit ve metan gibi gazlar üretir. Oluşan gazlar karın ağrısı, şişkinlik ve gaz problemlerine neden olabilir. Bacteroides ve Clostridium gibi bağırsak bakterileri, laktozu parçalamak için enzim üretirken, bazı bakteriler ise daha fazla gaz oluşumuna katkıda bulunur.
Laktoz intoleransı, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi ile meydana gelebilmektedir. Hemen hemen herkes laktozu sindirme becerisiyle doğar ve 5 yaşın altındaki çocuklarda laktoz intoleransı görülme oranı oldukça düşüktür. Laktoz intoleransının görülme sıklığı, etnik kökene ve coğrafi bölgeye göre değişir. Örneğin, Asya ve Afrika kökenli bireylerde daha yaygınken, Kuzey Avrupa kökenli bireylerde daha nadir görülür.
- Primer (birincil) laktaz eksikliği, laktaz üretiminin yaşla birlikte doğal olarak azalmasıyla ortaya çıkar ve dünya genelinde en yaygın görülen formdur.
- Bir diğer form olan sekonder (ikincil) laktaz eksikliği ise, Çölyak hastalığı, Crohn hastalığı veya gastroenterit gibi şiddetli bir enfeksiyon sonrası ince bağırsak yüzeyini etkileyen durumlara bağlı olarak gelişir. Sekonder laktaz eksikliği iki haftalık diyetten çıkarma daha sonra küçük dozlarla laktozla karşılaştırma diyeti düzenlenerek geri döndürülebilir bir türdür. Unutulmamalıdır ki laktaz enzimi laktozla karşılaşmadıkça zamanla kaybedilebilir bir enzimdir. Türkiye’de genellikle sekonder laktoz intoleransı gelişen bireyler doğru yaklaşımı bilmediği veya profesyonel yardım alamadıkları için geri döndürebilecekleri klinik tabloyu geri döndüremez ve enzim aktivitelerinin azalarak kaybolmasına sebep olabilirler. Bu noktada kesinlikle doğru izlem son derece önem arz etmektedir.
- Konjenital (Doğuştan) laktoz intoleransı ve gelişimsel laktoz intoleransı ise oldukça nadir görülmektedir. Doğuştan laktoz intoleransı bebeklerin laktaz enzimi üretmeden doğmasıyla karakterizedir. Genetik bir bozukluk olup, her iki ebeveynden de alınan kusurlu genler nedeniyle ortaya çıkar ve bebekler, anne sütündeki laktozu bile sindiremediklerinden doğumdan kısa bir süre sonra belirtiler gösterirler.
- Gelişimsel laktoz intoleransı ise prematüre bebeklerde görülür ve ince bağırsakların henüz tam gelişmemiş olması nedeniyle laktaz üretiminde yetersizlikten kaynaklanır. Genellikle geçicidir ve bağırsaklar olgunlaştıkça laktaz üretimi artar, belirtileri kaybolur.
Bu farklı laktoz intoleransı türleri, altta yatan nedenler ve ortaya çıkış şekilleri bakımından farklılık gösterir. Semptomların şiddeti özneldir ve birkaç faktöre bağlıdır. Bunlar arasında bağırsak mukozasında bulunan laktaz konsantrasyonu, bağırsak florası, tüketilen laktoz miktarı, gastrointestinal hareketlilik ve semptomların algılanmasındaki bireysel duyarlılık yer alır.
Laktoz intoleransı olan bireyler, laktoz içeren gıdaları tükettiklerinde çeşitli sindirim sorunları yaşayabilirler. Laktozun sindirilmeden kalın bağırsağa geçişinden kaynaklanan semptomlar arasında karın ağrısı, kramp, gaz, şişkinlik yer alırken ishal, bulantı ve kusma ile nadiren karşılaşılır. Belirtiler genellikle laktoz içeren besin tüketildikten sonra 30 dakika ila 2 saat içinde ortaya çıkar. Semptomların şiddeti, bireyin laktaz üretim düzeyine ve tüketilen laktoz miktarına bağlı olarak değişebilir. Laktoz intoleransı semptomları, bazen irritabl bağırsak sendromu (IBS) veya diğer sindirim bozuklukları ile karıştırılabilir. Bu nedenle kesin tanı için bir sağlık profesyoneline danışılmalıdır.
Laktoz intoleransı tanısı, klinik semptomların sağlık profesyonelleri tarafından değerlendirilmesi ve çeşitli tanı testleri kullanılması ile konulur. En yaygın kullanılan testler arasında laktoz tolerans testi, hidrojen nefes testi ve dışkı asit testi bulunur. Tedavi genellikle diyet yönetimiyle sağlanır; laktoz içeren gıdaların tüketiminin azaltılması veya laktaz enzim takviyelerinin kullanılması semptomların kontrolünde etkilidir.
Dünya nüfusunun çoğunluğu laktoz intoleransından muzdariptir. Laktoz intoleransı, süt ve süt ürünlerini tüketirken yaşanan rahatsızlık nedeniyle bu ürünlerden aşırı kaçınmaya yol açar. Sonuç olarak, besleyici değeri yüksek besinlerin alımı azalır. Bu durum genel sağlık üzerinde potansiyel olarak olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Doğru teşhis ve yaklaşım ile bireylerin diyetlerinde süt ürünlerini gereksiz yere kısıtlamalarını önleyecektir.
Konjenital formda semptomlar geçene kadar laktozsuz beslenme uygulanırken semptomların hafiflemesi ile birlikte tolere edilebilir düzeyde laktoz eklenebilmektedir. Sekonder laktoz intoleransında ise altta yatan hastalık tedavi edilene kadar geçici süre ile laktozsuz diyet uygulanmaktadır (genellikle 2 hafta).
- Laktoz intoleransının yönetimi, genellikle laktoz içeren gıdalardan kaçınmayı içerir. Yetişkinlerde laktozu hidrolize edildikten sonra paketlenen ve etiketinde laktozsuz ibaresine yer verilen ürünler tüketilebilir. Fakat konjenital veya primer laktoz intoleransı olan çocuklarda laktozsuz ibaresi içeren ürünler uygun değildir. Bu ürünlere laktaz enzimi ilavesi sonucu laktozun %80 hidrolize edilerek laktozun azaltılması prensibi işler. Primer veya konjenital laktoz intoleransı olan çocuklarda %80 hidroliz tolere edilebilir düzey değildir.
- Yetişkinlerde çoğu birey tek seferde 12 gr laktozu tek başına tolere edilebilir. Laktozlu ürünler laktoz içermeyen diğer besinlerle beraber tüketildiğinde sindirim sisteminden geçişin yavaşlatılması yoluyla tolerasyon miktarı 15-18 gr’a kadar çıkarılabilir.
- Süt ve süt ürünlerinin öğünlere paylaştırılarak veya sulandırarak tüketimi adaptasyonu iyileştirebilir.
- Yoğurt ve fermentasyon süresi uzun olan sert peynirler süte göre daha iyi tolere edilebilir.
- Bağırsak mikrobiyotası, diyet ve çevresel faktörlerden etkilenebilir. Lactobacillus ve Bifidobacterium gibi bakteriler laktozu gaz üretmeden fermente ederek şişkinlik ve ishal riskini azaltabilir. Bu bakterilerin bağırsakta kolonizasyonunu artırmak, laktoz intoleransının hafifletilmesine yardımcı olabilir. Prebiyotik ve probiyotiklerin kullanımı, bağırsak mikrobiyotasındaki bakteri dengesini olumlu yönde etkileyerek intolerans semptomlarını hafifletebilir. Bunun için prebiyotik işleve sahip olan diyet lifinin arttırılması ve probiyotik mikroorganizmaları içeren fermente ürünlere (örn. kefir, yoğurt vb.) diyette yer verilmesi önerilebilir.
- Düşük seviyelerde düzenli laktoz tüketimi, bağırsaktaki laktoz metabolize eden bakterileri artırarak toleransı iyileştirebilir. Bazı çalışmalar, düzenli laktoz tüketiminin enzim aktivitesini artırdığını ve laktoz fermantasyonunu daha verimli hale getirdiğini göstermektedir. Bu adaptasyon, intolerans semptomlarını zamanla azaltabilir.
- Laktoz intoleransı olan bireyler için bitkisel sütler, sindirimi kolay ve besleyici bir alternatif olabilir. Genellikle su ile karıştırılarak üretilen bu içecekler, farklı bitkilerin öğütülmesi, süzülmesi ve işlenmesiyle elde edilir.
- Badem, soya, yulaf, hindistancevizi, pirinç, kaju ve fındık sütü gibi birçok çeşidi vardır.
- Laktoz intoleransı, süt alerjisi veya vegan beslenme tercih edenler için popüler bir alternatiftir.
- Besin içerikleri kullanılan hammaddenin türüne bağlı olarak değişebilir; bazıları doğal olarak protein, vitamin ve mineraller ilave edilerek zenginleştirilmiş olarak satılır.
- Badem, soya, yulaf, hindistancevizi ve pirinç gibi bitkilerden elde edilen bu sütler, doğal olarak laktoz içermez ve genellikle takviye edilmiş kalsiyum, B12 ve D vitamini gibi önemli besin öğeleriyle zenginleştirilebilir. Ayrıca, düşük kalorili ve sağlıklı yağlar içermeleriyle de sağlıklı beslenmeyi destekler.
- Her bitkisel sütün kendine özgü özellikleri bulunur. Örneğin, soya sütü yüksek protein içeriğiyle öne çıkarken badem sütü hafif ve düşük kalorili bir seçenek sunar, hindistancevizi sütü ise tropikal aromasıyla farklı bir lezzet alternatifi oluşturur.
- Ancak, bitkisel sütlerin hayvansal sütlere kıyasla bazı dezavantajları da vardır. Çoğu bitkisel süt, özellikle doğal haliyle, hayvansal süte kıyasla daha düşük protein içeriğine sahiptir.
- Soya sütü yüksek protein sağlarken, badem, yulaf ve pirinç sütü bu açıdan daha zayıftır. Bu durum, yüksek protein gereksinimi olan bireyler için bir dezavantaj olabilir. Ayrıca soya sütü bağırsakta osmotik yük oluşturarak ishale sebep olabilir.
- Ayrıca, bazı bitkisel sütler işlenmiş ve tatlandırılmış olabilir. Bu nedenle etiket okumak son derece önemlidir. Eklenen şekerler, kalori alımını artırarak sağlıklı beslenme hedeflerini olumsuz etkileyebilir.
- Bunun yanı sıra, işlenmiş bitkisel sütlerin doğal besin içeriği hayvansal süte kıyasla daha düşük olabilir. Yağ içeriği açısından da bazı bitkisel sütler dikkat gerektirir; örneğin, hindistancevizi sütü yüksek doymuş yağ içeriğiyle aşırı tüketildiğinde kalp sağlığına zarar verebilir.
- Bitkisel sütler bazı alerjenler içerebilir. Soya sütü soya alerjisi olanlar için uygun değilken, badem sütü fındık alerjisi olanlar için risk oluşturabilir. Bu durum, bazı bireyler için alternatif seçenekleri sınırlayabilir.
- Çocukların beslenme gereksinimleri yetişkinlerden farklı olduğu için, özellikle ilk yıllarda bitkisel sütlerin ana besin kaynağı olarak kullanımı uygun değildir. Bu sütler, büyüme ve gelişim için hayati öneme sahip bazı besin öğelerini yeterli düzeyde sunamayabilir. Ayrıca ilave içerdikleri şeker, aroma verici, tatlandırıcı madde içerenleri kesinlikle çocuk beslenmesinde yer almamalıdır. Bu nedenle, çocuk beslenmesinde bitkisel sütlerin rolü hakkında bir sağlık uzmanına danışmak büyük önem taşır.
- Laktoz intoleransı olan bireyler de süt ürünü tüketebilir çünkü genellikle belirli miktarda laktoz tolere edilebilir. Sert peynirler (kaşar, parmesan, cheddar gibi) ve yoğurt gibi fermente süt ürünleri düşük laktoz içeriği nedeniyle daha iyi tolere edilir. Ayrıca laktozsuz süt ve laktozu düşürülmüş süt ürünleri de güvenle tüketilebilir.
- Laktoz intoleransı ile süt alerjisi aynı değildir. Laktoz intoleransı, süt şekerini (laktozu) sindirememe durumudur ve sindirim sistemiyle ilgilidir. Süt alerjisi ise bağışıklık sisteminin süt proteinlerine aşırı tepki vermesiyle ortaya çıkan, hatta hayatı tehdit edebilecek ciddi bir durumdur.
- Laktoz intoleransı olan herkes aynı belirtileri yaşamaz. Laktoz intoleransının şiddeti kişiden kişiye değişebilir. Bu kişilerin enzim aktiviteleriyle ilgilidir. Bazı bireyler az miktarda laktoz tükettiğinde bile belirgin semptomlar yaşarken, bazıları daha fazla miktarı tolere edebilir.
- Laktoz intoleransı genetik faktörlere bağlı olabilir, ancak bazı kişiler bağırsak sağlığını iyileştirerek, laktaz enzimi takviyesi kullanarak veya doğru yaklaşımla uzman yardımıyla yavaş yavaş laktozla karşılaşarak semptomlarını yönetebilir. Ayrıca bağırsak mikrobiyotasını güçlendiren prebiyotik ve probiyotikler de laktoz sindirimine yardımcı olabilir.
Catanzaro R, Sciuto M, Marotta F. Lactose intolerance: An update on its pathogenesis, diagnosis, and treatment. Nutr Res. 2021 May;89:23-34. doi: 10.1016/j.nutres.2021.02.003. Epub 2021 Mar 21. PMID: 33887513.
Facioni MS, Raspini B, Pivari F, Dogliotti E, Cena H. Nutritional management of lactose intolerance: the importance of diet and food labelling. J Transl Med. 2020 Jun 26;18(1):260. doi: 10.1186/s12967-020-02429-2. PMID: 32590986; PMCID: PMC7318541.
Jansson-Knodell CL, Krajicek EJ, Savaiano DA, Shin AS. Lactose Intolerance: A Concise Review to Skim the Surface. Mayo Clin Proc. 2020 Jul;95(7):1499-1505. doi: 10.1016/j.mayocp.2020.04.036. PMID: 32622451.
Toca MDC, Fernández A, Orsi M, Tabacco O, Vinderola G. Lactose intolerance: myths and facts. An update. Arch Argent Pediatr. 2022 Feb;120(1):59-66. English, Spanish. doi: 10.5546/aap.2022.eng.59. Epub 2021 Dec 17. PMID: 35068123.
Martínez Vázquez SE, Nogueira de Rojas JR, Remes Troche JM, Coss Adame E, Rivas Ruíz R, Uscanga Domínguez LF. The importance of lactose intolerance in individuals with gastrointestinal symptoms. Rev Gastroenterol Mex (Engl Ed). 2020 Jul-Sep;85(3):321-331. English, Spanish. doi: 10.1016/j.rgmx.2020.03.002. Epub 2020 May 29. PMID: 32482516.
Cancarevic I, Rehman M, Iskander B, Lalani S, Malik BH. Is There a Correlation Between Irritable Bowel Syndrome and Lactose Intolerance? Cureus. 2020 Jan 20;12(1):e6710. doi: 10.7759/cureus.6710. PMID: 32104635; PMCID: PMC7032600.
https://turkomp.tarimorman.gov.tr/component_result-laktoz-8
Yazıcı, G. N., Taşpınar, T., Güven, M., & Özer, M. S. (2023). An Overview of Plant-based Milk Alternatives . Turkish Journal of Agriculture - Food Science and Technology, 11(3), 587–602. https://doi.org/10.24925/turjaf.v11i3.587-602.5462