‘Otizm’ teriminin ilk kez İsviçreli psikiyatr Eugen Bleuler tarafından 1910’larda dış dünyadan kendisini tümüyle soyutlayan bir birey için kullanıldığı bilinmektedir. Otizm spektrum bozuklukları (OSB), iletişim ve sosyal etkileşimde değişen derecelerde kısıtlamalarla ve genellikle üç yaşından önce başlayan atipik, tekrarlayan davranışlarla karakterize karmaşık bir nörogelişimsel bozukluktur.
Nedenleri hala tam olarak anlaşılamamış olsa da OSB, genetik (pek çok genin birbiriyle etkileşimi), epigenetik ve çevresel faktörlerin (en çok kanıt bulunan çevresel etken geç yaşta anne baba olma) neden olduğu çok faktörlü bir rahatsızlık olarak belirtilmektedir.
Otizm spektrum bozukluğu, dünyanın her yerinde görülebilen, toplumun her kesimini etkileyen ve giderek yaygınlaşan sosyal bir sorun olarak belirtilmektedir. Tüm ırksal, etnik gruplarda ve her sosyo-ekonomik düzeyde görülebilen OSB, erkeklerde kızlara göre yaklaşık 4 kat daha fazla görülmektedir. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinin (Centers for Disease Control and Prevention/CDC) yayınladığı 2020 raporuna göre daha önce 8 yaş için 1/44 olan otizm prevalansı yaklaşık %20,0’lik bir artışla 1/36’ya ulaşmıştır.
Küçük çocuklar için genellikle konuşma gecikmesi, çocuğun dış dünyaya ilgisizliği, seslenince bakmaması ve göz teması kurmaması gibi nedenlerle doktora başvurulur. Tanı için herhangi bir tıbbi test veya biyokimyasal parametre olmadığı için tanısı oldukça zordur. Kesin bir tanı konulabilmesi için çocuğun davranışına ve gelişimine bakılmaktadır. OSB’li çocukların fiziksel görünümleri diğer çocuklardan farklı olmasa da davranışları farklılık göstermektedir. Otizm spektrum bozukluğu tanısı, uzman (çocuk psikiyatristleri) tarafından gelişim testlerinin yapılması, anne-babalara çocuğun gelişimi hakkında sorular sorulması ve çocuğun gözlenmesi ile konmaktadır.
Otizm spektrum bozukluğunun temel özellikleri arasında sosyal-duygusal alanda sapmalar ve kısıtlılıklar, sözel ve sözel olmayan becerilerde kısıtlılık ve sapmalar, törensel ve tekrarlayıcı hareketler ve davranışlar bulunmaktadır.
Otizm spektrum bozukluğu olan bireylerde insanlarla ilişki kuramama, başka insanların tepkilerini anlamama, sosyal izolasyon, jest-mimiklerin anormal kullanımı, başka insanlarla ilgi ve deneyimlerini paylaşamama gibi özellikler görülmektedir.
OSB’li bireylerde farklı seviyelerde iletişimsel problemler görülmektedir. Bazılarında sözel beceri gelişemezken, bazıları son derece akıcı konuşabilmektedir. Sözel olmayan iletişimde de (jest, mimik kullanımı, atipik konuşma, prozodi bozukluğu) problemler bulunmaktadır.
Sınırlı, tekrarlayıcı ve basmakalıp davranış, ilgi ve aktivite kalıpları; OSB’nin temel özellikleri arasındadır. Bu kalıplar, sınırlı ilgi alanları, nesnelerin parçaları ile meşgul olma, tekrarlayan motor hareketler, aynılıkta ısrar, duyusal davranışlar ve belirli rutinlere veya ritüellere sıkı sıkıya bağlılığı içermektedir. El ovuşturma, el çırpma, dönme, sallanma, işlevsel olmayan objelerle tekrarlayıcı oyunlar, parmak ucunda yürüme, tipik oyuncaklara ve oyunlara ilgi göstermeme gibi davranışlar da sıklıkla görülmektedir.
Otizmin belirtilerini kısa sürede yok edebilecek bir tedavi henüz bulunmamaktadır. İlaç tedavileri daha çok çocuğun huzursuzluk, hareketlilik, öfke, uyku sorunu gibi problemleri için kullanılabilir. Ancak OSB’li bireyler için temel tedavi eğitimdir (Otizm için en etkili eğitimsel tedavi Davranışçı Terapi yöntemi olarak belirtilmektedir). Uygun bir eğitim programının sosyal alanda çocuğun gelişimi (göz teması, taklit, karşılıklı etkileşim vb), dil alanında becerilerinin gelişimi (anlama, komut alma, anlamlı cümle kullanımı vb), istenmeyen tekrarlayıcı davranışların azaltılması (dönme, sallanma vb), özbakım becerilerini geliştirmeyi (yemek yeme, tuvalet eğitimi, diş fırçalama vb) hedef alması gerekmektedir. Davranışçı Tedavi yönteminin otizmde en etkili eğitsel tedavi olarak belirtilmektedir.
Otizmli çocuklarda beslenme sorunları oldukça sık görülmektedir. Çoğunlukla görülen beslenme sorunları, besin seçiciliği (yiyeceğin türüne, dokusuna göre), besin reddi, motor sorunlar (çiğneme, dili hareket ettirme ve ağzı kapatma gibi), yutma güçlüğü ve mide bağırsak bozukluklarını (kabızlık, ishal ve karın ağrısı gibi) içerir. Ayrıca sıvı yiyeceklerden kaçınma, yiyecekleri uzun süre ağızda bekletme ve hızlı yeme de yer almaktadır.
Besin seçiciliği veya ‘seçici yeme’ genellikle OSB’li çocuklarda görülmekte ve ailelerin sık sık endişe duymasına neden olmaktadır. Çocukların bir kısmında yiyeceğin kokusuna, tadına, sıcaklığına, markasına, görüntüsüne, hatta rengine karşı aşırı duyarlılık olabilmektedir. Bu da yiyecekleri reddetmelerine neden olabilmektedir. Bu tür davranışlar, çocuklarda beslenme yetersizliklerine (bazı vitamin ve mineral yetersizlikleri), yüksek enerjili besinlerin aşırı tüketimine, büyüme ve gelişmelerinin olumsuz yönde etkilenmesine neden olmaktadır.
Beslenme yönetimi, çocukların büyüme ve gelişmesi, davranışsal problemlerin ve mide bağırsak sorunlarının tedavisi için oldukça önemlidir. Ancak otizmli çocukların beslenmelerine ve beslenme sorunlarına yönelik bir rehber bulunmamaktadır. Tanı aldıktan sonra otizmli çocuklarda var olan beslenme sorunlarının çözülmemesi sonucunda bazı beslenme sorunlarının ergenlik veya yetişkinlik döneminde de sürebileceği belirtilmektedir.
Beslenme sorunlarına yönelik etkenleri daha iyi anlamak ve bu soruna yönelik bütünsel müdahaleler geliştirmek için uzman diyetisyenler tarafından beslenme durumlarının değerlendirilmesi, sorunların nedenlerinin sorgulanması önemlidir. Kısıtlı besinlerle beslenen çocuğun ebeveynleri tarafından kısıtlanıp kısıtlanmadığı mutlaka sorgulanmalıdır. Ebeveynlerin çocuklarının beslenmelerini gözlemlemesi (lokmaların büyüklüğü, yiyeceğin tadı, kokusu, şekli, yemek kapları vb) ve ayrıntılı olarak belirtmesi beslenme problemlerinin anlaşılabilmesi için gereklidir. Uygulanan diyetlerde her zaman bireysel ayrıcalıkların söz konusu olduğu unutulmamalıdır. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi erken beslenme eğitimi ile yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması pek çok açıdan otizmli çocuklar ve ebeveynleri için elzemdir.
Otizm spektrum bozukluğunun yaygınlığının tüm dünyada her geçen gün artıyor olması ve kesin bir tedavi şeklinin olmaması uzmanlar ve ebeveynler için oldukça kaygı verici bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Otizmli çocuklarda görülen pek çok davranışsal soruna ek olarak mide-bağırsak ve beslenme ile ilgili sorunların yaygın olması ebeveynlerin aynı zamanda çok fazla durumla mücadele etmek zorunda bırakır. Bu çocuklarda çoğunlukla görülen beslenme sorunları, besin seçiciliği, besin reddi, motor sorunlar, yutma güçlüğü ve mide bağırsak bozukluklarını içerir. Tanı aldıktan sonra otizmli çocuklarda var olan beslenme sorunlarının çözülmemesi sonucunda bu sorunların ergenlik veya yetişkinlik döneminde de sürebileceği belirtilmektedir. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi erken beslenme eğitimi ile yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması pek çok açıdan otizmli çocuklar ve ebeveynleri için elzemdir.
Almandil NB et al. Environmental and genetic factors in autism spectrum disorders: Special emphasis on data from Arabian studies. Int J Environ Res Public Health (2019).
Cherif L et al. Feeding problems in children with autism spectrum disorders. J Fam Med (2018).
Mukaddes NM. Bebeklikten Erişkinliğe Otizm, Aileler için Kılavuz. (2019). Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul.
Mukaddes NM. Otizm Spektrum Bozuklukları Tanı ve Takip (2017). Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul.
Tekin İftar E (Ed.). Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuklar ve Eğitimleri. (2019). Vize Akademik, Ankara.