
Uzun süreli açlık, birkaç gün ila haftalar boyunca bilinçli olarak; çok az veya hiç besin tüketmemek olarak tanımlanabilir. Su diyetini uzun süreli açlık çeşitlerinden biri olarak ele alabiliriz. Su diyeti, yalnızca su tüketerek yapılan bir oruç türüdür. Bu süreçte, kişi belirli bir süre boyunca herhangi bir kalori alımına girmeden yalnızca su içer. Su diyeti, genellikle detoks, ağırlık kaybı amaçlarıyla tercih edilir. Ancak, birçok sağlık riski taşır.
Son dönemlerde adını duymaya başladığımız su diyetinin hiçbir profesyonel yanı bulunmamaktadır. Su diyeti sürecine bireyin kendi kendine başlaması, özgür iradesiyle bir uçurumun kenarına doğru yürümesine benzetilebilir. Vücudun sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi, organların çalışabilmesi ve hareketin sağlanabilmesi için enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerji günlük olarak besinlerden elde edilir. Ama beslenme sadece enerji bazında değerlendirilemez. Beslenme ile kişi günlük olarak gereksinim duyduğu karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral alımını da sağlar.
Yetersiz beslenme durumlarında vücut depoları enerji gereksinimini sağlamak için önce kaslarda bulunan karbonhidrat kaynaklarını tüketir. Bu tüketime “kas kaybı” denir. Kas kaybı ise beraberinde su kaybını da getirir ki kişiler bu nedenle tartıda ağırlık kaybettiğini zannederler. Daha sonra ise yağ depolarından enerji açığı karşılanmaya çalışılır. Fakat enerji açığının uzun sürede karbonhidratlardan değil yağdan karşılanmasının pek çok sakıncası vardır. Beyin bariyerine hasar verecek yan ürünler açığa çıkar ve kişi ketoasit komasına kadar sürüklenebilir. Yağ depolarından sonra vücut protein deposunu harcamaya başlar ki bu aslında organların yıkımı demektir. Bu durumun sonu ölüme kadar ilerleyebilir.
Tüm bu anlatılan süreç sadece enerji ihtiyacını karşılamak için olan basamaklardır. Su diyeti gibi hiçbir besin tüketilmeyen bir “sözde diyet” türü kişinin ciddi vitamin ve mineral yetersizlikleri yaşamasına sebep olur. Bu durum günlük alınması gereken vitamin minerallerde öyle hayatidir ki etkilerini hızlı ve şiddetli gözlemleyebilirsiniz. Kısa kısa sürekli böyle diyet yapan kişilerde uzun vadede ise diyabet, kalp damar hastalıkları, inflamatuvar hastalıklar, yeme bozuklukları ve bağırsak hastalıkları görülme riski artar. Su diyetinin etkilerini araştırmak için yapılan deneylerde gönüllü olan sağlıklı katılımcılar, barındırdığı hayati riskler nedeniyle her an sağlık uzmanları tarafından takip edilmişlerdir. Sağlıklı olmayan bireylerde ise hastalıkları tetikleme riskinin yüksek olması nedeniyle su diyeti denenmemiştir.
Su diyeti esnasında gözlenen etkiler arasında, artmış ürik asit* ve kreatinin** kan konsantrasyonları; azalmış böbrek fonksiyonları veya diğer ciddi sağlık komplikasyonları bulunmaktadır. Aynı zamanda proteinler de enerji kaynağı olarak kullanılmaya başladığından kas kaybı da gün geçtikçe artışa geçer.
*Özellikle böbrek fonksiyonlarını belirten, gut hastalığı belirteci olarak kullanılan bir parametredir.
**Böbrek hasarı, kas kaybı ve yıkımı belirteci olarak sıkça kullanılan bir parametredir.
Ketozis, açlığın ilk günlerinden itibaren gelişen metabolik bir sonuçtur. Ve gün geçtikçe birey, metabolik asidoza, yani kan pH dengesinin bozulmasına ve kanın asidik bir hal alması duruma doğru evrilir. Metabolik asidoz, kemiklerden kalsiyum salınımını teşvik eden olumsuz bir süreci başlatmaktadır. Bu nedenle su diyetinin olumsuz etkilerinden biri de kemik mineral kaybı ve yıkımıdır.
Su diyetini bazı diyabetik bireyler, kan şekerini dengelemesi ve diyabetin semptomlarını azaltması ümidiyle tercih etmektedir. Ancak bu diyeti uygulayan sağlıklı bireylerde; glisemik kontrol açısından, normoglisemik (glikoz seviyeleri normal olan) bireylerde açlık glukozu, açlık insülini, insülin direnci ve glikozile hemoglobin (HbA1c) seviyelerinde azalma gözlenmiştir. Buna karşılık, tip 1 veya tip 2 diyabet hastalarında bu faktörler değişmeden kalmıştır. Böyle bir diyet şeker komasıyla hastane yatışı gerçekleşen kişide 24 saatlik müdahalenin ilk 4 saatinde sağlık profesyonelleri ile uygulanır. Bu uygulanan protokol “su diyeti” kavramı ile karışmamalıdır. Glikoz seviyeleri normal olan bireylerde ise bahsi geçen düşüşün yaşanması, ilerleyen süreç için ciddi bir risk oluşturmaktadır.
Uzun süreli açlık ile özellikle düşük tansiyonlu bireylerde bu durum, kan basıncının daha da düşmesine ve bayılma, düşme, yorgunluk, halsizlik ve hatta kalp krizi gibi negatif etkilere neden olabilir. Aynı zamanda ortaya çıkan metabolik asidoz, kusma, baş ağrısı, uykusuzluk, bilinç bulanıklığı ve açlık gibi yan etkilere sebep olur. Ne kadar adı su diyeti olsa da bu diyet tam tersi vücuttan ciddi su atılmasına sebep olur.
Çalışmalar sağlıklı bireylerde yapılmıştır ancak altta yatan sağlık sorunları (örneğin diyabet, böbrek veya karaciğer yetmezliği) olan kişilerde uzun süreli su diyeti ciddi riskler oluşturabilir. Örneğin diyabet hastalarında ciddi hipoglisemilere, sağlıklı bireylerde kanda elektrolit kaybına ve kan hacminin düşmesine neden olabilir.
Yapılan bir çalışmada su diyeti sırasında, bağırsak mikrobiyotasındaki faydalı bakteri türlerinde azalma görülmüştür. Diyet sırasında bu türlerin azalması, bağırsak sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Bağırsaktaki mikrobiyota yoğunluğu su diyeti sırasında azalır. Ve bakteri dengesi bozulur. Bazı bakterilerin sayısındaki azalış, diyet sonrası süreçte kabızlığa veya bazı diğer sağlık sorunlarına yol açabilir. Özellikle açlık sırasında bağırsak mukus tabakasının inceldiği ve bu durumun uzun vadede bağırsak bariyerinin zayıflamasına yol açabileceği çalışmalarda gözlemlenmiştir.
Besin alımı durduğunda, sindirim sistemi de "dinlenmeye" başlar. Bu, bağırsak hareketlerinin yavaşlamasına neden olabilir. Su diyetlerinde, bağırsaklar daha az aktif hale gelir ve sindirim sistemi duraksar. Bağırsak hareketliliğinin azalması, kabızlık gibi sorunlara yol açabilir.
Ayrıca, uzun süreli su diyetlerinde, vücut, enerji tasarrufu sağlamak amacıyla bağırsaklarda hareketi kontrol eden bazı hormon ve nöro-transmitterlerin seviyelerini değiştirir. Bağırsak florası ve sindirim enzimleri de bu dönemde etkilenebilir. Su orucu çok uzun sürdüğünde bağırsak hareketliliğindeki bu değişiklikler daha belirgin hale gelebilir ve sindirim sisteminin tekrar normal fonksiyonlarına dönmesi zaman alabilir.
Çalışmalar, 5 ila 20 gün süren uzun süreli açlığın dolaşımdaki ketonları önemli ölçüde artırdığını ve %2-10 arasında hafif ila orta derecede ağırlık kaybına neden olduğunu göstermektedir. Kaybedilen ağırlığın yaklaşık üçte ikisi yağsız kütleden, üçte biri ise yağ kütlesinden oluşmaktadır. Aşırı yağsız kütle kaybı, uzun süreli açlığın kas proteinlerinin yıkımını artırabileceğini ve bunun endişe verici bir durum olduğunu göstermektedir.
- Oruç sırasında vücut, enerji ihtiyacını karşılamak için yağ dokusunun yanı sıra proteinlerden de enerji üretmeye başlar. Bu durum, kas kaybına neden olur.
- Branş zincirli amino asitler (BCAA) gibi protein türevlerinin yükselmesi, vücudun protein dokularını enerji için kullandığını gösterir. Uzun vadede bu durum, kas dokusunun korunmasını zorlaştırabilir.
Kas kaybı, kardiyovasküler hastalıkların daha hızlı ilerlemesine yol açabilir. Kas kaybı, kalp ve damar sağlığını olumsuz etkileyebilir ve bu da kalp hastalıklarının seyrini hızlandırabilir. Özellikle postmenopozal kadınlar, yaşlı bireyler, metabolik hastalıkları olanlar ve sporcular, su diyeti gibi kilo yönetimi programlarına katıldıklarında iskelet kası kaybı riskiyle karşı karşıyadır.
Su diyeti sırasında bireyin günlük 2-3 litre sıvı tüketmesi önerilir. Bu su, mineralize su formunda olmalıdır. Su tüketimi, vücudun belirli minerallerin dengesini koruma ihtiyacını kısmen karşılamaktadır. Bu sularda bulunan minerallerin emilimi oldukça yüksektir ve bazen besinlerden alınan minerallerden daha iyi emilir, bu da açlık sırasında önemli bir avantajdır. Ancak, su orucu ile birlikte düşük su tüketimi ve besinlerle alınan besin maddelerinin eksikliği, vücutta sodyum ve potasyum kaybına yol açabilir ve kan hacminin düşmesi riskini artırabilir.
Yapılan çalışmalarda sodyum, potasyum, kalsiyum ve magnezyum gibi elektrolit seviyelerinde değişiklikler gözlemlenmiştir. Özellikle sodyum seviyelerinde önemli bir düşüş görülmüştür. Bu durum, su kaybı ve elektrolit dengesizliği riskini artırabilir. Özellikle tansiyon hastalarında kan basıncı dengesizleştiği için hayati risk oluşabilir. Kemik erimesi olan ya da gelişim çağında olan bireylerde ise kemiklerdeki kalsiyum miktarı azalıp kana çekileceği için iskelet sistemi ciddi zararlar görebilir.
Genel olarak, su orucu sonrasında birçok maddenin klirens değerlerinde (bir maddeyi vücudun belirli bir bölgesinden (genellikle karaciğer veya böbreklerden) temizleme hızı) azalma gözlemlenmiştir. Bu durum, böbreklerin filtrasyon hızının düştüğünü ve atık maddeleri daha yavaş bir şekilde temizlediğini gösterir.
Yapılan bir çalışmada 8 günlük su diyetinin ardından bazal metabolizma hızında %20,3 düşüş gözlemlenmiştir. Bu durum diyet bittikten sonra bireyin artık daha yavaş bir metabolizmaya sahip olacağına, ağırlık denetiminde zorluklar yaşayabileceğine işarettir. Bu durum, vücudun enerji tüketiminde azalmaya yol açarak uzun vadede ağırlık artışına neden olabilir. Metabolizma hızındaki düşüş, oruç sonrası beslenme ve egzersiz alışkanlıklarına dikkat edilmezse ağırlık kontrolünü zorlaştırabilir.
Aynı zamanda belirli bir süre boyunca besinden uzak duran bireylerin besinlere olan duygusal-psikolojik bağları da etkilenmektedir. Su diyeti sonrasında bireylerde ani iştah artışı gözlemlenebilir. Beslenme düzenini tam tersine döndüren bireyin hızlı bir şekilde ağırlığı artar, bağırsak krampları yaşar, baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk hisseder ve kendini eskisi kadar dinç, zinde hissedemez.
Özetle su diyeti,
- Tıbbi gözetim altında olsa dahi tedavi amacı gütmeyen,
- Zayıflamış bağışıklık sistemi, kas kaybı veya bağırsak sağlığında olumsuz etkilere yol açabilen,
- Diyabet, hipertansiyon veya böbrek yetmezliği gibi kronik hastalığı olan bireyler hayati riskler taşıyan bir diyet modelidir.
Dai, Z. et al. Analysis of physiological and biochemical changes and metabolic shifts during 21-Day fasting hypometabolism. Scientific Reports (2024).
Damluji AA. et al. Sarcopenia and Cardiovascular Diseases. Circulation (2023).
Ezpeleta , M. et al. Efficiency and safety of prolonged Water diet: a narrative Human Review trials . Nutrition Reviews (2024).
Laurens C. et al. Is muscle and protein loss relevant in long term fasting in healthy men? A prospective Trial on Physician adaptations . Journal of Cachexia , Sarcopenia and Muscle (2021).
McCarthy D. and Berg A. Weight Loss Strategies and the Risk of Skeletal Muscle Mass Loss. Nutrients, (2021).
Mesnage R. et al. Changes in human gut microbiota composition are linked to the energy metabolic switch during 10 days of Buchinger fasting . Journal of Nutrition Science (2019).
Obembe, AO et al Effect of fasting on intestinal motility and transit in albino wistar rats. Trends Med Res, (2015).
Ogłodek , E. and Pilis , W. Is Water-Only Fasting Safe? Global Advances in Health and Medicine (2021).