Maruldan Yüksek Katma Değer Eldesine 2 Örnek: Anne Sütü Arttırıcı Ya Da Ağrı Kesici Marul Özütleri
"Türkiye, sadece dünyanın önde gelen marul üreticilerinden biri değil, aynı zamanda maruldan yüksek katma değerli biyoteknolojik ürünler geliştirip ihraç eden tek ülke olabilir."
Mesela size şöyle bir soru sorsam: ‘‘Türkiye’de üretimi 10 kat artmasını istediğiniz tarım ürünü ne olmalı?’’ diye ne dersiniz bilmiyorum ama ben doğrudan tek bir tarım ürünü söylerim. Marul… Marulun yüzlerce farklı çeşidiyle, ben bu soruya yanıt olarak doğrudan ve güçlü güçlü marul derim. Bunu da bir kaç nedene dayandırırım. Öncelikle, marulu en çok kim üretiyor Dünya’da baktığınızda doğrudan gelişmiş ülkelerin tamamı olarak görürsünüz 🙂 Demek ki marul yetiştirmek bir “gelişmişlik” belirtisi 🙂 Şaka bir yana, marul çok güçlü içeriklere sahip, “insanlığı iyileştiren” bir bitki.
Latincesi, lactuca sativa. Aslında bilimsel yayınlara da sıklıkla konu oluyor marullar. Bu yazıyı da onun için yazıyorum. Çünkü marulun ekstresini şurup yapmışlar ve sonrasında bu şurubu kontrollü bir şekilde süt veren annelere vermişler. Ve ne gözlemişler dersiniz? Süt veren annelerin, sütlerinin epey arttığını gözlemlemişler. Anne sütü doğadaki en güçlü, en kıymetli biyobileşenleri içeriyor. Mesela anne sütü çocukların beyin gelişimlerine inanılmaz katkılar sunuyor, bağışıklığın temel notalarını oluşturup, çocuğu geleceğe karşı koruyor. Yani bir ülkenin refah geleceğinin de ana bileşeni (1).
İkincisi, marul çok iyi bir ağrı kesici 🙂 Çünkü vücudumuzdaki opioid reseptörlerine marulun içeriğindeki bileşenler güçlü güçlü bağlanıyor ve ağrılarımızın dinmesini sağlıyor. Mesela bu konuyu klinik olarak da çok güzel çalışmışlar. Ameliyat sonrası yaşanan ağrıların dindirilmesinde maruldan elde edilen “şurup”, gerçekten çok etkili olmuş (2). Alınması gereken anesteziklerin miktarını epey azaltmış. Tabi bu çalışma ağızla ilgili operasyonlar için, bir klinik çalışma niteliğinde. Varın siz bunu tüm ağrılı operasyonlar ya da kendi kişisel (romatizmal) ağrılarınız için de düşünün. Çünkü moleküler bilgiler, marulun bu türden bir aktivitesinin yani ağrıyı kesebilme özelliğinin olduğunu da gösteriyor (gizliden araştırmak isterseniz, bileşenin ismi Lactucin 🙂).
Tüm bu keyifli bilgilerden sonra şöyle bir soru: “Hocam, biz ne kadar marul tüketmeliyiz bu etkiler için?”. Şuruba ne gerek var, ben tüketirim de diyenleriniz olabilir. Ama bilim bunu demiyor, farklı bir şey diyor.
Biz ülke olarak, güçlü bir marul üreticisi olmalıyız. Marul üreticiliğinin ötesinde, maruldan “biyoaktif bileşenleri” ekstre eden yani özütleyen, özütledikten sonra oradaki bileşenleri saflaştıran, saflaştırılan bileşenlerle şuruplar, gummyler, tüketilebilir sıvı jeller üreten, buccal stripler üreten bir vizyonla da ilerlemeli, bunların tesislerini kurmalıyız.
Düşünsenize “Türkiye, Dünya’da sayılı bir marul üreticisi olmakla birlikte marulu biyoteknolojik uygulamalara konu edip, toplum sağlığını korumak amacıyla “maruldan yüksek katma değerli ürünler geliştiren ve bunları ihraç eden tek ülke” başlığını. Ne de güzel duruyor değil mi?
Bilim dolu günlere.
1. Izaddoost N, et al., The effect of orally consumed Lactuca sativa syrup on human milk volume and weight gain in the preterm infant: a randomized controlled clinical trial. (2023).
2. Jafari H, Latifi SA, and Bayani M, Evaluation of the effectiveness of Lactuca Sativa syrup in controlling pain after periodontal flap surgery: a split-mouth, randomized, double-blind placebo-controlled trial. (2023).